Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGüncel KonularGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
»  Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:05 am tarafından AyMaRaLCaN

» Bir Sarkisin Sen
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:03 am tarafından AyMaRaLCaN

» MerHaba MerHaba :)
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:58 am tarafından AyMaRaLCaN

» Azerbaycan Yemekleri,Azerbaycan Yemek Kültürü,Azerbaycan Mutfağı
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» ORHAN AFACAN SIIRLERI Tas Atan Cocuklar
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 7:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bu Mezarda Bir Garip Var
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:51 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bizden Geriler (Gam Kasavet)
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Benim Hayatım
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Babasını (Bir Fakirin Hatırını)
A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:46 am tarafından AyMaRaLCaN

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Istatistikler
Toplam 7 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: AyBüke

Kullanıcılarımız toplam 28063 mesaj attılar bunda 19753 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Similar topics
    Sosyal yer imi
    Sosyal yer imi reddit      

    www.ay-maral-can.yetkin-forum.com

    Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın
    En bakılan konular
    Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
    Türkmenistan (3) - Türkmen İsimleri
    Sinezenler..Sözleri
    Bir Sarkisin Sen
    Azərbaycan dili → Bəzi sait səslərin tələffüzü
    Radyo icin Tema Resimleri Resimler Resim
    MerHaba MerHaba :)
    ŞİİR DİNLETİSİ SUNU METNİ
    Çok Güzel Kalp Resimler,i Güller ve Kalpler,
    Azerbaycan Bayragi

     

     A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    MaRaLCaN
    Admin
    MaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 27/03/10

    Mesaj Sayısı : 6713

    Rep Gücü : 18340

    Rep Puani : 218


    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Empty
    MesajKonu: A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları   A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Nis. 01, 2011 10:17 pm

    Antalya iline bağlı adalar


    Kekova

    (Likya dilinde: Dolichiste) Antalya'nın Kaş ilçesi yakınlarında Kaleköy
    (antik Simena) ve de Üçağız (antik Teimioussa) köylerinin açıklarında
    yer alan bir Akdeniz adası. Yüzölçümü 4.5 km² olup üzerinde kimsenin
    yaşamamaktadır.

    Türkiye ile İtalya arasında 1932 yılında imzalanan anlaşma ile tekrar Türkiye'ye bağlanmıştır.

    Üç Adalar

    Antalya Kemer ilçesi yakınlarında bulunan adalar. Çok ünlü dalış noktasıdır.

    Tekirova sahillerinde ve aslında bölgede isimleri Martı Mağara Piknik ve
    Küçük Ada olan dört ada vardır. Küçük Ada Piknik Adası'nın arkasında
    kaldığı için sahilden görünmez. Üç Adalar Antalya'nın batısında yer alıp
    dünya kriterlerine uygun nadir dalış merkezlerinden birisidir. Bu
    dalış merkezi su altının zenginliklerini keşfetmek isteyen insanların
    uğrak yeri olmuştur. Tekirova'nın tatil köylerinde ve otellerinde
    amatör dalgıçlar için eğitim veren dalış merkezleri bulunmaktadır.
    Dalış bölgelerine en fazla 30 dakikalık bir tekne yolculuğu ile
    varılır.
    Üç Adalar 9 adet resifin ve 2 adet su altı mağarasının bulunduğu oldukça
    geniş bir dalış bölgesidir. Su altındaki resiflerin yüzeyleri çeşitli
    deniz bitkileri ile kaplı kayalardan oluşur. Bu duvarların yüzeylerinde
    çeşitli büyüklüklerde kovuklar bulunur. En büyük resiflerden birisi
    adını dik iki kayanın tıpkı bir kanyon gibi geçit vermesinden alan
    Kanyon resifidir. Resif Piknik Adası'nın kuzey doğusunda yer alır ve en
    sığ noktası 7 metredir. 14 ile 30 m. arasında her seviyeden dalıcıya
    hitab etmektedir ve görüş mesafesi oldukça iyidir.
    Görülebilen bazı canlılar:

    * Papaz balığı

    * Orfoz
    * Akya
    * Trompet balığı
    * Akdeniz Müreni (ufak ve normal boylarda)
    * Barakuda (yalniz halde)
    * Trakunya
    * Ahtapot (gece dalışında)
    * Deniz Tavşanı (gece dalışında)
    * Kalamar (sürü halinde)
    * Akdeniz foku (çok seyrek)


    PS. Paris Batığı

    Bölgeye Üç Adalar için gelen dalgıçlara bir diğer öneri ise Paris
    Batığı'dır. Kemer Yat Limanı'ndan bir buçuk kilometre kadar açıkta kum
    bir zemin üzerinde 25 metre derinlikte yatmakta olan bir Fransız savaş
    gemisidir. Birinci dünya savaşı sırasında Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul
    komutasındaki küçük bir topçu bataryası tarafından batmıştır(Kaynaken
    Bir Türk Zabitiyim kitabı). Ambarlardaki birbirine kaynamış cephaneler
    orta bölümdeki çini kaplı kısım ve kazana yakın bulunan el arabası ile
    kömür parçacıkları enteresan noktaları oluşturmaktadır. Son yıllarda
    dalıcıların bir hayli ilgisini çeken bu batığın birçok ziyaretçisi
    bulunmaktadır.














    Balıkesir iline bağlı adalar




    Alibey Adası yada Cunda

    idari bakımdan Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlıdır. Ayvalık koyundaki
    irili ufaklı 22 adanın içerisinde yerleşime açık tek ada
    Alibey'dir.Türkiye'nin Ege Denizi'nde bulunan 4. büyük adasıdır.
    (1.Gökçeada 2.Bozcaada 3.Uzunada) konumu gereği Batı Anadolu'da deniz
    yollarının kesişme noktasında bulunan bir ada'dır.
    Tarihçe

    Alibey Adası'nın bugünkü ismi Kurtuluş Savaşı'nda padişahın 'Yunanlılara
    teslim olun' emrine karşı gelerek silahlı mücadeleye başlayan ilk
    birliğin kumandanı Yarbay Ali Çetinkaya'ya ithaftır. Ada daha önce Cunda
    ve Moshonisia (Kokuluada) isimleriyle tanınıyordu. Piri Reis'in
    Kitab-ı Bahriyesi'nde bahsettiği Yund Adalarının bu bölgeye ait olduğu
    tahmin edilmektedir.

    Adanın nüfusu 2000 yılı itibariyle 5.000'dir. Ancak bu rakam yazın
    20.000'e kadar çıkabilir. Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli
    adalarından 1924 nüfus mübadelesi zamanında göç eden Türkler'den
    oluşmaktadır. Bu yüzden adanın yaşlı nüfusunun çoğu dünyada 15.000.000
    kişinin konuştuğu Rumca-Yunanca'yı bilmektedir. Son yıllarda ada nüfusu
    emeklilik günlerini sakin bir yörede geçirmek isteyen büyük şehir
    sakinleri tarafından arttırılmıştır.

    Coğrafya

    Alibey Adası'nın anakaraya bağlantısı iki ayrı kö

    prü ile sağlanmaktadır. Dolap Boğazı mevkiinde 1896 yılında inşaa edilmiş olan Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü
    Alibey ve Lale Adalarını birleştirmektedir. Lale Adası ise anakaraya
    1817 yılında denizin doldurulmasıyla yapılan 500 metrelik bir hemzemin
    bir köprü-yol ile
    bağlanmaktadır. Ayrıca bu ada Kurtuluş Savaşı sırasında düşman
    kuvvetlerine katılacaktı. Ancak halkımız ada düşman kuvvetlerine
    gitmesin diye bir gece de taşlarla anakaraya bağlamışlardır adayı....

    Geçim Kaynakları

    Alibey Adası son yıllarda yerli turizm merkezleri arasına girmiştir.
    Özellikle sahil şeridindeki rakı-balık lokantaları ve içki mezeleri ile
    bilinir. Günlük tekne gezileri sayesinde civar adalara ve adanın
    karadan ulaşılması zor bölgelerine gitmek mümkündür. Midilli Adası'na
    günü birlik seferler ise özellikle yaz aylarında yabancı turistlerin
    adaya ve Ayvalık'a gelmelerini sağlamıştır.

    Ada halkının turizm yanında iki büyük geçim kaynağı vardır: zeytincilik
    ve balıkçılık. Ada zeytinleri özellikle zeytinyağı üretimi için
    uygundur.

    Turizm

    Alibey Adası doğal güzellikleri ve tarihi yapıları nedeniyle koruma
    altına alınmış ve 1976 yılında Ayvalık ve çevresindeki 17.900 hektarlık
    alan doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiştir. Alibey
    Adası'nda mübadele öncesinden Rum Ortodoks cemaatinden kalma birçok
    kilise ve manastır mevcuttur. Bu yapıların koruma altına alınması ancak
    Alibey Adası'nın tanınması ve restorasyon için sermaye aktaracak
    sponsorların adada mülk satınalmaları ile mümkün olabilmiştir. Son
    olarak 'Aşıklar Tepesi' olarak bilinen mevkiide bulunan değirmenin
    restorasyonu 2006 yılında tamamlanmış ve ziyarete açılmıştır. Adada
    halen restorasyon için sponsor bekleyen pek çok tarihi eser
    bulunmaktadır.

    Adadaki tarihi binalardan bazıları aşağıdaki gibidir:

    * Çamlı Manastır/Taksiyarhis Ta Çamya : Ada merkezinden yaya olarak ve
    Patriça yolundaki Ekşi Çeşme'nin solundaki yol izlenerek yarım saatte
    varılabilir

    * Koruyan Meryem Manastırı/ Panagias Tis Lekai :Ayvalık Dalyan
    Boğazından çıkışta sağda zeytin ağaçlarının arasından gözüken boğaza
    hakim manzaralı restore edilmiş özel mülk
    * Ay Işığı Manastırı/ Ai Dimitri Ta Salina : Patriça 2. köyden yürüyüşle 45 dakika mesafededir
    * Ayos Apostolos Manastırı/ Adaya giderken köprüyü geçtiğinizde soldaki sahil yoluna saptığınızda 500 metre mesafe sonra sağ yukarıdaki küçük tepeciktedir
    * Tavuk Adası Manastırı / Ayiu Ionnu Tu Podromu : Alibey Adası'nın karşısındaki Tavuk Adası üzerinde inşa edilmiştir
    * Güvercin Adası Manastırı / Ai Yorgi : Pateriça Körfezinin ortasında
    andezitten oluşmuş küçük bir adanın üzerinde inşa edilmiştir
    * İlyas Peygamber Manastırı / Profit İliya : Köprünün Ada'ya giriş yönünde 200 metre sonra deniz tarafındadır; temel kalıntılarından az miktarı geriye kalmıştır.
    * Kızlar Manastırı / Evangelistriya


    Avşa Adası

    Marmara Denizi'nde İstanbul'a gemiyle 5 deniz otobüsüyle 3.5 saat
    Erdek'e ise gemiyle 1 saat 45 dakika uzaklıktadır. Balıkesir'in Marmara
    ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir.

    Takımadalar arasında kapladığı alan bakımından Avşa Adası Marmara ve
    Paşalimanı Adalarından sonra gelir. Uzunluğu 7 km. genişligi 4 km.'dir.
    1965 yılında 1146 nüfusu olan adada son nüfus sayımına göre 2000
    gayriresmi olarak da 2500 kişi yaşamaktadır. Yazın ise Avşa Adası yoğun
    geçen turizm sezonu dolayısıyla 40.000-50.000 insanı barındırmaktadır.
    Gerek eğlence ve gerekse dinlence bakımından imkanlari bulunan Avşa
    Adası'na yaz sezonunda İstanbul'dan her gün 2 ya da 3 deniz otobusü ve
    İDO' ait gemi tarifeli sefer yapmaktadır haftasonları ek seferler de
    konulmaktadır.

    Coğrafi Yapısı

    Marmara Denizi'nin güney batısında 3 büyük (Marmara-Avşa-Paşalimanı) ve 9
    küçük ada vardır. Marmara adaları ismini taşıyan bu adalaryapı ve yer
    şekilleri bakımından Kapıdağ Yarımadası'nın Marmara Denizi'ndeki
    uzantısı görünümündedirler. 4. zamanın sonlarında deniz seviyesinin
    yükselmesi ve alçak kesimlerin sular altında kalması sonundaanakara
    Kapıdağ Yarımadası'ndan ve birbirinden ayrılarak bugünkü şekillerini
    almışlardır.

    Avşa Adası'nın Marmara ve diğer adalarla arasındaki derinlik 16-35 m
    arasındadır.Sadece Ekinlik Adası'nı birleştiren kara parçası 1-4 m
    derinlikte olduğundan sakin havalar da bu bağlantıyı izlemek mümkün
    olmaktadır. Adanın uzunluğu 9 kmeni 4 km kadardır.Toplam yüzölçümü 36
    km²'dir.Adanın batısında üzerinde bir deniz feneri bulunan Hayırsız Ada
    yer alır.
    Takımadalara adını veren ve grubun en büyüğü olan Marmara Adası orta
    kesiminde 700 metreyi bulan yüksek bir ada görünümünde iken Paşalimanı
    Avşa ve Ekinlik adaları yüksekliği 100-250 metre arasında değişin basık
    ve yumuşak görünümlü yassı adalardır ve İstanbul'a yaklaşık 65 (64.840)
    Mil uzaklıktadırlar. İstanbul'un kirli kıyılarından kaçanlar ile deniz
    ve tatil hasretlerini gidermek isteyen Ankaralılar gözlerini
    Marmara'nın bu güzel adalarına çevirdiler. İlk öncüler Marmara Adası'na
    ayak bastılarsa da kıyıdaki kumsalların azlığı hemen arkada yükselen
    ve dikleşen arazi ile Beldeye Teşkilatının katı imar kuralları yüzünden
    gözlerini biraz ötede kıyıları boyunca uzanan geniş ve ince kumlu
    plajlar yumuşak arazi yapısına sahip Avşa Adası'na çevirdiler. Ayrıca
    henüz konut yapımına daha yumuşak bakan Köy Kanunları (1992'de belediye
    oldu) geçerli idi. Bu nedenle 1969 yılından itibaren Avşa Adası Marmara
    Bölgesi'nin vazgeçilmez trustlik merkezi durumuna geldi. Bu olay köy
    ekonomisinin birden bire gelişmesine ve aranan her şeyi kolayca
    bulunduğu bir konuma getirdi.
    Avşa Adası diğer adalar gibi anakara Kapıdağı'na bağlı idi. Dördüncü
    zamanın sonunda deniz seviyesinin yükselmesi ile anakaradan ve
    birbirlerinden ayrıldılar. Bu nedenle Avşa ile Marmara Adası arasındaki
    derinlik 35 metrede kalır. Avşa ile diğer adalar ve Kapıdağ arasındaki
    derinlikler 16 metreyi geçmez. Özellikle Avşa ile ekinlik adasını
    birleştiren kara parçası 1 metre ile 4 metre derinliği ancak bulur.
    Sakin havalarda bu bağlantıyı izlemek mümkündür.Adanın yapılan zemin
    etütlerinde granit taştan oluşmuş olduğu uzmanlar tarafından
    belgelenmiştir. 17 ağustos 1999 depreminden sonra adada hiçbir yıkım
    olmamıştır.

    İklim

    Avşa Adası Marmara'nın orta bölümünde bulunduğu için bölge iklimi gibi
    bazı özellikler taşır Akdeniz ikliminin birçok özelliğini yansıttığı
    gibi Karadeniz'in etkisi de kendini gösterir. Kış döneminde bu bölgenin
    güneyinde ve Akdeniz üzerinde oluşan hava akımları alanı orta ve doğu
    Avrupa üzerinde bulunan kuzey cephenin güney doğru kayması sonucu
    batıdan gelen kar ve yağmur getiren siklonların ve bunların cephesel
    faaliyetlerinin etkisinde kalır. Yaz dönemleri ise bu faaliyetler
    ortadan kalkar. Bunun yerini farklı bir sistem alır. Bu değişiş güneşin
    görünürdeki hareketi ile Büyük sahra üzerindeki yüksek basınç kuşağının
    Akdeniz üzerine yerleşmesi ve bu iklim bölgesinin Marmara'yı etkisel
    altına almasında ileri gelir.

    Ortalama sıcaklık ile en soğuk ay Ocak'tır. Yaz döneminde bir tarafta
    Basra Körfezi'nde oluşan alçak basınç diğer taraftan Avrupa üzerindeki
    yüksek basıncın sonucu ada kuzey kuzeybatı yönlü rüzgarların etkisinde
    kalır. İki farklı iklim bölgesi ortasında yer aldığı için ada yazın
    kuzeydeki soğuk cephenin dalgalanışına bağlı olarak bazen kısa süreli
    fırtınaların etkisinde kalır. Bu kısa süreli fırtınalar Avşa'nın
    güzelliğine renk katar. Köpüklü bir denizin güzelliğini seyretmek kadar
    güzel şey yoktur adada. En sıcak ay 24.6 ortalama sıcaklık ile
    Temmuz'dur. Yağmurlar en çok Aralık ayında görülür. Çok nadir olarak
    yağan kar Ocak Şubat aylarında düşer.

    Tarihi

    Avşa Adasının ilk yerli halkı hakkındaki ilk yazılı bilgiler coğrafyacı
    Strabon ve tarihçi Plinius'un kitaplarında bulunmaktadır. Toprak durumu
    bakımından hiçbir zaman zengin olamamış bağımsız bir idareye
    kavuşamamış olan ada tarih içinde çevresinde hâkim olan kuvvetin
    arkasından gitmiştir. Hıristiyan din adamları için bir sürgün yeri
    olarak kullanılmış ve bütün Ortaçağ boyunca boş kalmıştır. Şimdiye
    kadar hiçbir sistematik kazı yapılmamıştır. Ancak adada anakara Kapıdağ
    Yarımadası`ndan ayrılmadan önce bazı ilkel toplulukların yaşadığı
    avcılıkla geçindiği anakara ile bağlantı kesilince yeni bir yaşam biçimi
    geliştirdikleri avcılığı azaltarak tarım besicilik ve balıkçılıkla
    geçindikleri bazı buluntular nedeniyle anlaşılmaktadır.
    Ayvalık Adaları

    Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı adalar topluluğu. İrili ufaklı
    birçok adadan oluşmaktadır. Bunlardan en büyüğü Alibey (Cunda) adasıdır.

    prü ile önce Lale adasına daha sonra dolgu ile Ayvalık'a bağlandığından artık yarımada özelliği taşımaktadır.
    Ayvalık koyu 22 küçük adayı ve adacıkları barındırır. Cunda dışında
    hiçbirinde yerleşim yoktur. Ara sıra balıkçılar mola verirler.
    Motorlarla bu adalara geziler düzenlenir. İnce kumlu uzun plajı ile
    Altınova Ayvalık-Ören arasındadır. Yazlık tatil siteleri yoğundur.

    Ada ve adacıkların listesi

    Ayvalık Adaları kaynaklarda isim olarak Yund Adaları veya Cunda Adaları
    olarak da geçmektedir. Rumlar bu adalara Kokuluadalar manasına gelen
    Hekatonisa demişlerdir. Hekatonesos Apollonnesos Hekatonnesoi Hekatos
    gibi farklı yazılışları da vardır.


    1. Akoğlu adacığı / Kedi adası (Kopano)

    2. Alibey Adası / Cunda (Nesos=Ada Mosko Yunda Moshonisi Moshinos=Kokuluada)
    3. Çıplak (Chalkis Cimno)
    4. Çiçek (Argistra Angistri)
    5. Gizli kayalar (Petro=Kaya)
    6. Göz
    7. Güvercin / Kızlar Manastırı (St Giorgio / Aya Yorgi)
    8. Hasır (Sefiri)
    9. İkiz kayalar (Daskali Daskalio)
    10. İlyosta Büyük / Güneş / Fener (Ilyosta Eleos=Güneş Oilios)
    11. İlyosta Küçük / Yumurta (Kilyosta Eleos Pulo)
    12. Kalemli (Kalamaki)
    13. Kara / Balkan / Kutu (Kudho)
    14. Kara ada / Kamış adası / Akvaryum (Kalamo Kalamos)
    15. Karaada Küçük
    16. Karaada Büyük / Balık adası / Tavşan (Psariano=Balık)
    17. Kayabaşı
    18. Kılavuz / Mosko / Pınar / Klavuz (Mosko Pulo)
    19. Kız (Ulya)
    20. Kumru
    21. Lale / Dolap / Soğan (Kromido)
    22. Maden Büyük / Maden (Pirgo Pordoselene Pirgos=kale)
    23. Maden Küçük
    24. Melina
    25. Mırmırcalar
    26. Pirgos kayalıkları
    27. Poyraz ada / İncirli / Yellice (Leyah)
    28. Sazlı ada / Oker
    29. Taş (Klavo)
    30. Taşlı
    31. Tavuk (St Yoannis)
    32. Tüzüner
    33. Yalnız
    34. Yelken
    35. Yuvarlak adacığı (Kalamo Pulo)
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://www.ay-maral-can.tr.gg
    MaRaLCaN
    Admin
    MaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 27/03/10

    Mesaj Sayısı : 6713

    Rep Gücü : 18340

    Rep Puani : 218


    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Empty
    MesajKonu: Geri: A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları   A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Nis. 01, 2011 10:18 pm

    Ekinlik adası

    Marmara Denizi'nde Avşa ve Marmara adalarının doğusunda kalan bir adadır.

    Yüzölçümü olarak fazla büyük olmasada yaz aylarında sakin olduğu için
    kimi turistlerin ilgisini çekmiştir. Ada görünüş itibari ile kaşık
    şeklini andırdığından kaşık Adası da denmektedir. Adaya yaz aylarında
    haftada iki kere kış aylarında da haftada iki kere sefer
    düzenlenmektedir. Ada Balıkesir iline bağlıdır. Adanın yerel halkı
    balıkçılıkla geçinir. Yerleşim olarak adada 300den fazla hane
    bulunmaktadır.

    Koyun Adası

    Marmara denizi'nde Paşalimanı Adası ile Avşa Adası arasında kalan ada.
    Yüzölçümü 1.7 km². Adanın güney ucundaki 20 yazlık yapı dışında üzerinde
    yerleşme yoktur. Ada Balıkesir iline bağlıdır.

    Koyun Ada'sında halihazırda su ve elektirik tesisatı bulunmamaktadır.
    Adadaki 20 yerleşke yazlıktır ve elektirik ihtiyaçlarını kendi direysel
    jeneretörleri ile sağlamaktadırlar. Kullanım suyu ihtiyacı ise yarı
    tuzlu yarı tatlı kuyulardan sağlanmaktadır. İçme suyu ise yakında
    bulunan adalardan taşıma yolu ile temin edilmektedir.


    Marmara Adası

    Balıkesir'e bağlı ve Marmara denizinin en büyük yüzölçümüne sahip adası
    olan Marmara Adası Marmara ilçesinin merkezi ve bölgeninde en önemli
    turizm merkezlerinden biridir. Erdek’ten 17 İstanbul’dan 72 deniz mil
    uzaklıktaki adaya İstanbul’dan gemi ve deniz otobüsü Erdek ve
    Tekirdağ’dan motorla ulaşım sağlanabilmektedir. Adını eski çağlardan
    beri işletilen mermer ocaklarından almıştır. Ada Roma ve Bizans
    dönemlerinde deniz üssü olarak kullanılmıştır. Misafirperver ve iyi
    niyetli yerli bir halka sahip olan ada özellikle yazları sakinlik arayan
    yerli turistlerin sık geldiği bir bölgedir. Marmara kasabasındaki
    balıkçı barınağı ve çevre köylerdeki ufak limanlar denizden tekne ile
    gidecek ziyaretçilere de uygun mekanlar oluşturur.
    Paşalimanı Adası

    Marmara takımadalarında Marmara adasının güneyinde Avşa adasının
    doğusunda bir adadır. Adada Paşalimanı Poyrazlı Harmanlı Balıklı ve
    Tuzla isimli beş köy bulunmaktadır. Balıkesir iline ve Erdek ilçesine
    bağlıdır.
    Tarihçe

    Prokennoslar M.Ö. 493 yılında Perslere karşı ayaklanan İON siteleriyle
    birlikte oldukları için şehirleri Fenikeliler tarafından tamamen
    yakılınca Sisam ve Miletostan gelerek Marmara Adasına geçmişler oraya
    'Yeni Prokennos' adını vermişlerdir. Daha sonra 'harman yeri' anlamına
    gelen 'Haloni' adı verilmiştir. Kizikoslu Diegonos bu adadan Halone diye
    bahseder. Bizans zamanında adanın ismi Aulonia'ya çevrilmiştir.
    Tarihçi La Mottraye 18.yy başında adaya 'Alonya' dendiğini yazmaktadır.
    Son zamanlarda modern Yunancaya göre adaya hem 'Aloni' ya da
    'Alonisos' hem de Paşalimanı denmiş ve bugün bu adla anılmaktadır.

    Ada 14.yy'da Osmanlı Egemenliğine geçmiş. I. Dünya Harbinden sonra kısa
    bir süre Yunan işgali haricinde tamamen Türklerin yönetiminde
    kalmıştır. 1949 yılına kadar Marmara Kazasına bağlı bir kaza
    merkeziyken sonradan Erdek ilçesine'e bağlanmıştır.
    Lala Mustafa Paşanın Kıbrıs seferinden dönüşünde çok sert bir havaya
    tutulması ve bu adanın kuytusuna yaklaşarak sığınması ve orada kalması
    üzerine Paşa'nın Limanı anlamında Paşalimanı adını almıştır. Lala
    Mustafa Paşa bu ziyareti ile adada yaralı askerlerini tedavi ettirmiş
    şehit askerlerini defnetmiş şarap fabrikası cami ve çeşme gibi halkın
    kullanımına açık meskenler inşaa ettirmiştir. Caminin çatısını gemisinin
    direği ile desteklemiştir. 1935'teki depremde cami tamamen yıkılmış
    yerine şimdiki cami yapılmıştır. Caminin yanındaki mezar taşlarında çok
    eski mezarlar mevcuttur. Bunların en eskileri 'Sahib-i hayat ve hasenat
    Paşalimanı Zabiti Elhoş Halil Ağa 1200' ve 'Merhum Tiryaki Mehmet Paşa
    1174' kitabelerini taşayan taşlardır. Bu eserler halâ ayakta durmaya
    çalışmaktadır.

    Turizm

    Paşalimanı Adası'nda beş köy bulunmaktadır. Bunlardan Harmanlı
    (Halonia(rum=Harman yeri)) ve idari merkez olan Paşalimanı batı
    tarafında kuzeyinde Poyrazlı (Voria(rum=poryrazlı)) doğusunda Tuzla
    (Huhla(rum=Salyangoz)) ve son olarak güneyinde Balıklı
    (Skupia(rum=sığınak)) köyleri bulunmaktadır. Toprak ve havasının
    uygunluğu nedeniyle bağcılığa son derece uygun olan adada özellikle
    şaraplık olarak "ada karası" üzümü yetiştirilmekte ve Avşa Adası ile
    birlikte burada yetiştirilen üzümler şarap yapımında kullanılmaktadır.

    Başta zeytin üzüm elma kara dut incir erik olmak üzere her türlü meyve
    ve sebzenin yetiştiği havası ve doğal güzellikleri Bizans ve Osmanlı
    İmparatorlukları zamanında saraydaki ruh ve sinir hastalarının
    tedavisinde büyük rol oynamıştır.
    Bursa iline bağlı adalar


    İmralı adası

    Marmara Denizi'nde yerleşim birimi bulunmayan yüzölçümü bakımından
    Marmara Adası'ndan sonra ikinci büyük adadır. İmralı Adası eskiden Deniz
    Kuvvetleri idaresindeydi. Şimdi ise İmralı Cezaevi bulunmaktadır.
    Demokrat Parti dönemi başbakanı Adnan Menderes dışişleri bakanı Fatin
    Rüştü Zorlu ve maliye bakanı Hasan Polatkan burada idam edildiler.
    Adadaki mahkumların çalıştığı tarımsal işletmelerin ürünleri İstanbul ve
    diğer şehirlerde satılmaktaydı. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan
    PKK lideri Abdullah Öcalan İmralı Cezaevi'ndedir. Öcalan'ın adaya
    naklinden önce diğer mahkumlar Sabun ve konserve fabrikası gibi
    fabrikalarda çalışıyorlardı ve belli bir ücret alıyorlardı. Öcalan'ın
    gelmesiyle adadaki diğer mahkumlar boşaltılmıştır.

    Adanın Osmanlı dönemindeki adı Emirali' olup Mudanya kazasına bağlı bir
    nahiyeydi. 1913 yılında adada 250 hane bir okul üç manastır vardı ve
    tamamı Rumlardan oluşan 1.200 kişi yaşıyordu. Adanın Rumca adı
    Kalolimnos'tur. Adanın başlıca uğraşları soğan tarımı ve balıkçılıktı.
    Yetiştirilen soğanlar İstanbul'a satılıyordu. Sebze yetiştirilmediği
    için adalıların başlıca gıdasını balık oluşturuyordu. [1] Lozan
    Antlaşmasından sonra Nüfus Mübadelesi ile adanın nüfusu tamamen boşaldı.
    Cumhuriyet döneminde adada cezaevi kuruldu.


    Çanakkale iline bağlı adalar


    Bozcaada

    (Yunanca:
    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Huh???? Tenedos) Türkiye'nin 3. büyük adası bu ada üzerinde yer alan Çanakkale iline bağlı ilçe.
    Adanın (ve ilçenin) yüzölçümü 40 km² anakaraya uzaklığı 6 km'dir. Resmi
    nüfusu 2.543 olup kışları 1.000 civarına düşer yazları ise 5.000'e
    çıkar.

    İktisat

    Şarap üretimi balıkçılık ve özellikle 1990'lardan itibaren turizm başlıca iktisadi etkinliklerdir.

    Bozcaada şaraplık üzümleri ve şaraplarıyla ünlüdür. Adanın büyük kısmı
    bağlarla kaplıdır. Az miktarda tahıl baklagiller ve meyve yetiştirilir.
    Haziran 2000'de Batı Burnu civarında 10.2 MW gücünde 17 türbinden oluşan
    bir rüzgâr enerjisi santrali kurulmuştur. Kurulduğu tarih itibariyle
    adanın enerji ihtiyacının yaklaşık 30 kat fazlasını karşıladığından
    karaya elektrik iletmektedir. Turizme zarar vermemek amacıyla santralin
    ürettiği elektrik yeraltı kablolarıyla aktarılmaktadır. [1]
    Adada yetişen gelincik çiçeklerinden az miktarda üretilen şerbet ve reçeller daha çok turistlere satılır.

    Turizm
    Ayazma plajı ince kumu ve uzunluğu nedeniyle önemlidir. Bunun dışında da
    çeşitli kumsallar vardır. 26-27 Temmuz tarihlerinde geleneksel
    bağbozumu şenlikleri yapılır. Bozcaada Kalesi ve kasabasının eski evleri
    de turistik açıdan ilgi çekicidir.
    Ada kıyıları balıklar için doğal bir sığınak ve üreme bölgesidir. Bu
    yüzden ada etrafında trolle avlanma yapılamaz. Amatör balıkçılar
    tarafından büyük rağbet görmektedir.
    Adada konaklamak için en ucuz ve yaygın imkân pansiyonlardır. Gerek Türk
    gerekse Rum mahallelerindeki tarihi evler adalı aileler tarafından
    turistlere kiralanır. Küçük oteller de vardır.

    Tarih

    Adanın tarihine Çanakkale Boğazı'nın girişindeki önemli stratejik konumu damgasını vurdu.

    Tenedos adı Yunan mitolojisine göre Troya savaşları sırasında adayı
    yöneten ve Achilles tarafından öldürülen Tenes adlı kahramandan gelir.
    Tenedos Heredot'un yazılarında sık sık geçmektedir. Antik çağ'da Midilli
    adasında oturan Aiolya halkının bir kısmının buraya yerleştiği tahmin
    edilmektedir.
    Ada İyonya ayaklanmasından sonra önce Perslerin sonra Romalıların
    egemenliğine girdi. Roma İmparatorluğunun parçalanmasından sonra Bizans
    İmparatorluğu sınırları içinde kaldı.
    Türklerin adayla ilk bağlantısı Aydınoğlu Umur Bey'in İzmir'i
    fethettikten sonra 1328'de 8 gemilik bir filosuyla Bizans yönetimindeki
    Bozcaada'ya gelerek yağmalaması olmuştur.
    Bu dönemde Venedik ve Cenevizliler ticari faaliyetlerine yararlı olacağı
    düşüncesiyle adayı ele geçirmek için bir rekabet içine girdiler.
    1377'de Bizans İmparatoru askeri yardım karşılığında adayı Venedik'e
    verdi. Ceneviz'in buna tepki göstermesi üzerine Venedik ile aralarında
    çatışma başladı. İki devlet 1381'de Torino'da bir antlaşma yaparak adayı
    boşaltmaya ve tarafsız bölge olmasına karar verdiler. Venedikliler bu
    antlaşma uyarınca ada halkını tümüyle boşalttılar ve Girit'teki Kandiye
    kentine taşıdılar.
    Ada uzun süre boş kaldı. İspanyol seyyah Clavijo 1403'te Bozcaada'ya
    geldiğinde üzüm bağları meyve ağaçları tavşanlar ve büyük bir kalenin
    yıkıntılarıyla karşılaştı ancak yerleşik kimse bulamadı. [2]

    Fatih Sultan Mehmet döneminde ada Osmanlı donanmasının ikmal üssü olarak
    kullanıldı. Bunun üzerine Venedikliler adaya tekrar asker çıkardılar.
    1464'te Mahmut Paşa adayı resmen Osmanlı topraklarına kattı. 16. yy'da
    Bozcaada Piri Reis haritalarında şimdiki ismiyle belirdi. [3]

    Venedikliler ilk denemelerinden yaklaşık iki yüzyıl sonra 1656'da adayı
    bir kez daha ele geçirebildiler ancak hemen ertesi yıl Osmanılar'ca
    geri alındı.
    Venediklilerin bölgedeki etkinliği uzun zaman sürdü. 1697'de yapılan
    Bozcaada Savaşı'nda Osmanlı donanmasını yöneten Mezemorta Hüseyin Paşa
    Molino yönetimindeki Venedik donanmasına karşı zafer kazandı.
    Ada 1807'de Rusya tarafından işgal edildi yakıldı ve kalesi tümüyle
    yıkılıdı. 1842'de II. Mahmut kaleyi yeniden yaptırdı. 1866'da
    Osmanlıların Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetine bağlı Limni sancağına
    bağlandı.
    Bozcaada Çanakkale Savaşı'nda ada İngiliz ve Fransız kuvvetleri
    tarafından işgal edildi ve lojistik destek için kullanıldı. Bu dönemde
    müttefik kuvvetler Ayazma Tepesi'nde Habbele Ovası'nda ve Habbele
    Tepesi'nde savaş uçakları için üç pist yaptı. Savaş sırasında müttefik
    askerleri Bozcaada'da tedavi oldu ve dinlendi.
    Bozcaada 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye
    Cumhuriyeti'ne bırakıldı. Türkler adayı aynı yılın 23 Eylül günü teslim
    aldılar.
    Bozcaada belediyesi de adanın Türkiye'ye geçmesinin hemen ardından yine 1923'te kuruldu.

    Nüfus ölçümü

    Bozcaada'da yerleşim 14.yy'ın son yıllarında adanın tümüyle
    boşaltılmasıyla kesintiye uğramıştır. 15.yy'ın ortalarında ada Osmanlı
    yönetimine girdiğinde boş olduğu yönünde belgeler vardır.

    20. yüzyıl başında nüfusun yarısından biraz fazlasını Rumlar
    oluştururken bugün adada sadece 30 kadar Rum kalmıştır. Bu nüfus
    azalmasının nedeni olarak Rum azınlığın bir "yıldırma" siyasetiyle
    kaçırıldığını öne sürenler vardır. Azınlığı yıldıran unsurlar arasında
    6-7 Eylül Olayları Kıbrıs Sorunu toprakların düşük bedelle
    kamulaştırılması Lozan Antlaşması'nda azınlıkların haklarının
    korunmasına ilişkin maddelere Türk hükümetlerinin uymaması daha büyük
    bir Rum toplumu barındıran komşu Gökçeada'daki Rumların göç etmesi
    sayılmaktadır.
    Özellikle Lozan Antlaşması'nın 14. maddesi uyarınca adadaki güvenlik
    güçlerinin yerel halktan müteşekkil olması kuralına Türkiye'nin uymadığı
    iddia edilmektedir. [4]
    Bu iddialara karşılık Rumlar (belki kısmen) iktisadi nedenlerle göç
    etmiş olabilirler. Adadan ayrılan Rumlar Türkiye dışına göç etmiştir. Bu
    göç 1970'ten sonra hızlanmıştır.
    Adada faal durumda üç cami ve bir kilise bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesidir.

    Muhtelif

    Bozcaada Türkiye'nin köyü olmayan tek taşra (il merkezi dışı) ilçesidir.

    Adanın batı burnunda bulunan Polente deniz feneri ve rüzgar gülleri
    enerji santralinin işletmeci kuruluşu tarafından 2007 yazında ziyarete
    kapatılmıştır. Sebep olarak ise rüzgar güllerine sprey boyayla yazı
    yazılması gösterilmiştir.


    Gökçeada

    (İmroz; Yunanca: ?µß??? – Imvros) Çanakkale'nin bir ilçesi ve
    Türkiye'nin en büyük adasıdır. Ege Denizi'nin kuzeyinde Saros Körfezi
    girişinde yer almaktadır. 95 km. kıyı şeridine sahiptir. Adanın
    batısında yer alan Avlaka Burnu Türkiye'nin de en batı noktasını
    oluşturmaktadır.


    Yerleşim birimleri:
    Merkez / Çınarlı

    Eski adı;Panaghia Balomeni. Adanın merkezidir yapımı tamamlanmamış bir havaalanı mevcuttur. Resiler için bakınız:


    * Çınarlı kasabası 1967

    * Adaya muhtemel bir Yunan saldırısına karşı silahlandırılmış "İmroz İlköğretmen Okulu" öğrencileri03.12.1967

    Dereköy

    Eski adı;Shinudy. Adanın iç batı kesimindedir.Cumhuriyetin ilk
    yıllarında Türkiye'nin en büyük köyü olarak kabul edilmektedir. 1970'li
    yıllara kadar Gökçeadanın en büyük köyü olma niteliğini korumuştur.
    Yoğun göç vermesi nedeniyle şu anda terkedilmiş durumdadır. Ancak Meryem
    Ana bayramında (15 Ağustos) köy hareketlenir.
    Kaleköy

    Eski adı;Kastro. Adanın kuzeydoğusundadır. Kaleköy iskelesi 1.Dünya
    savaşı sırasında Fransız Donanma Kumandanlığı tarafından düzenlenmiş
    1970li yıllarda Kuzulimanı'na yeni iskele yapılıncaya kadar tüm adanın
    ulaşımını sağlamıştır.Ancak küçük tonajlı gemilerin ve yatların
    yanaşması için uygundur. Bu yıllara kadar adanın ulaşımı Ayvalık ve
    Gemlik adlı yolcu gemileri ile sağlanmıştır. Haftada iki kez (Çarşamba
    ve Cumartesi) saat 23:00 civarında adaya ulaşan bu gemiler iskeleye
    yanaşamadıkları için yaklaşık 1 mil açıkta demirlemek zorunda
    kalırlardı. Gemiler ile iskele arasında ulaşım balıkçı/süngerci
    tekleleri ile sağlanırdı. Kaleköy iskelesinin henen sağ tarafında yer
    alan tepenin üzerinde köye eski ismini veren kale yer almaktadır.
    Zeytinli köyü

    Eski adı;Haghioi Theodoroi. Adanın kuzey iç kesimlerinde Merkez ilçeye
    çok yakın eski bir Rum köyüdür. Halen küçük bir Rum kökenli nüfus
    yaşamaktadır.
    Tepeköy

    Eski adı;Agridia. Adanın kuzeyinde bir Rum köyüdür. Tek tük Rum yerleşkesi devam etmektedir.
    Bademli köyü

    Eski adı;Gliky. Adanın kuzeydoğusunda merkez ilçe ile Kaleköy arasında yer alır.
    Yeni Bademli köyü

    Yeni kurulan köylerdendir adanın kuzeydoğusundadır motel ve pansiyon bölgesidir.

    ===Eşelek / Yeni kurulan köylerdendir adanın güneydoğusundadır adanın tarım bölgesidir sebze meyve üretilir.

    Şahinkaya köyü

    Yeni kurulan köylerdendir Dereköy civarındadır adanın iç batı kesimindedir.
    Şirinköy

    Yeni kurulan köylerdendir adanın güneybatısındadır.
    Uğurlu köyü


    Adanın batısındadır.guzel bır koydur adanın en muhtesem
    mevkıısındedır.doga bakımında iyi değildir kuraktır ama sahili güzeldir.
    Aynı zamanda Türkiye'nin en batıdaki köyü olma unvanına sahiptir(en
    batı nokta olan Avlaka Burnu'na da çok yakındır).
    Yenimahalle

    Eski adı;Evlampio. Merkez ilçe ile Kuzulimanı arasındaki yol üzerindedir.
    Gökçeadanın önemli yerleri

    Aydıncık / Kefaloz mevkii ve plajı (Kefalos): Adanın güneydoğusunda
    uzunca bir plajdır tesisleri mevcuttur yelken sörfü için idealdir.

    Kefaloz burnu (Kefalos): Adanın güneydoğusundadır.
    Kapıkaya mevkii (Stenos): Adanın güneyindedir tesisi olmayan bir plajı vardır.
    Kaşkaval burnu / Peynir kayalıkları (Kaskaval): Adanın kuzeydoğusundadır scuba için idealdir.
    Kaynarburun (Grarton / Grafton): Ada'nın doğusunda Kuzulimanı'nın güneyinde burun
    Kokina mevkii (Kokina)
    Kömür burnu: İnceburun'un kuzeyinde burun.
    Kuzulimanı (Haghios Kyrikas): Adanın doğusundadır Eceabat-Kabatepe'den ve Çanakkale-Merkez'den feribot seferleri yapılır.
    Mavikoy / Lacivertkoy: Türkiye'nin ilk ve tek su altı milli parkının
    bulunduğu yörededir adanın kuzeydoğusundadır scuba için idealdir.
    Lazkoyu: Adanın güneyindedir tesissiz taşlık bir plajı vardır.
    Marmaros mevkii: Adanın kuzeybatısındadır şelalesi ile ünlüdür.
    Cugura mevkii (Zagura): Adanın iç orta kesimlerindedir.
    Gizli Liman: Adanın batısındadır gümrük kurulması durumunda Limni adası
    ile karşılıklı feribot seferleri başlatılabilecektir ayrıca taşlık ama
    tesisi olmayan uzuncana bir plajı vardır.
    İnceburun / İncir burnu (Avlaka): Türkiye'nin en batı noktasıdır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://www.ay-maral-can.tr.gg
    MaRaLCaN
    Admin
    MaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 27/03/10

    Mesaj Sayısı : 6713

    Rep Gücü : 18340

    Rep Puani : 218


    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Empty
    MesajKonu: Geri: A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları   A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Nis. 01, 2011 10:19 pm

    Pınarbaşı mevkii (Spilya)

    Yelkenkaya mevkii: Türkiye'nin ilk ve tek su altı milli parkının
    bulunduğu yörededir adanın kuzeydoğusundadır scuba için idealdir.

    Yıldızkoy: Türkiye'nin ilk ve tek su altı milli parkının bulunduğu yörededir adanın kuzeydoğusundadır scuba için idealdir.

    Giresun iline bağlı adalar


    Giresun Adası Karadeniz'de bulunan iki adadan biridir. Giresun Adası
    kıyıdan bir mil açıkta olup 40.000 metrekare alana sahiptir. Adada
    özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür
    doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmuktadır. Sonradan 10 adet ağaç
    türü daha ilave edilmiştir. Karadenizde Karabatak ve martıların doğal
    olarak ürediği Ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme
    yeridir. Hakkında birçok efsaneler anlatılan Amozanların ve birçok
    kavmin yaşadığı Ada'da mitolojik çağlara ait birçok kalıntıların
    bulunmaktadır. İkinci derece sit alanıdır. Yaz mevsiminde yerli ve
    yabancı turistlerin ilgi odağı olan Ada günübirlik olarak ziyaret
    edilerek piknik yapılmaktadır.
    Giresun Adası

    Giresun Adası ile ilgili olarak birtakım efsaneler anlatılmaktadır.
    Tarihi kaynaklar Amazon kraliçelerinin savaş tanrısı Ares adına tapınak
    yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas'ın manastırı olduğundan
    söz etmektedir. Adada Alexius II zamanında yapılan sur kalıntıları
    kuleler manastır (iç kale) tarihi pişmiş toprak fıçılar ve bazı yapı
    temelleri bulunuyor. Sit alanı olan ada koruma altında. Adaya yazın
    Giresun limanından tekne turları düzenleniyor. Cenevizliler ve
    Venedikliler tarafından gemi sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın
    şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar karabataklar ve martılar. Adada
    bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele'yi temsil eden sacayak gibi 3
    ayak üzerine oturmuş bir taş. Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor.
    Kutsal taş 4 bin yıllık geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için
    umut veren ve mistik güç kaynağı olan dilek taşı. Her yıl 20 Mayıs'ta
    Uluslararası Aksu Festivali'nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi
    inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği adanın etrafının
    dolaşılmasıyla tamamlanıyor. Ada turu Hamza Taşı'ndan başlayıp yine
    orada son buluyor.
    Adanın Mitolojideki Yeri

    Ada dünya mitolojisinde ve tarihinde Aretias Areionesos (İlk çağ adı)
    Nesos Area Areos Chalceritis (Romalıların verdiği ad) adları ile
    karşımıza çıkmaktadır. Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada 40. 000 metre
    karelik yüzölçümüne sahiptir. Bir söylenceye göre ada kentin güney
    doğusunda yer alan ve görünümü bir kartal gagasını andıran Gedikkaya'dan
    kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur. Adada tarihle doğa
    iç içedir. Kalıntılardan çepe çevre surlarla çevrili olduğu
    anlaşılmaktadır. Surların yapımındaki inşaat işçiliği Giresun Kalesiyle
    aynı tekniktedir. Pontuslular dönemine ait olduğu kuvvetle ihtimaldir.
    Tarihi kalıntılarından iki büyük şarap fıçısı bir mabet harabesi
    tapınak yeri ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze
    çarpanlardandır. Doğu ucundaki "Hamza Taşı" antik çağlardan kalma bir
    dikittir. Çağlar boyunca yöre insanları için mistik güç kaynağı
    olmuştur. Romalı bilgin Pilinius "Ilistariaum Mundi" adlı eserinde
    adada savaş tanrısı Mars'a sunulmuş bir açık hava mabedinden söz eder
    ve şunları yazar " …. . ve Pharnace'nin karşısında Chalceritis
    Yunanlıların Mars'a vakfedilmiş olan Arias'ı bulunur. Burada kuşların
    kanatlarını vurarak yabancılarla mücadele ettiği söylenir."

    Ada mitolojide geçen Altın Post peşindeki Argonautlar ile ilgili önemli
    bir olaya sahne olmuştur. Thabai Kralı Athamanas'ın Nefele adlı
    karısından iki erkek çocuğu olur. Sonraki yıllarda ikinci kez evlenen
    kral çocuklarını kurban ederse ülkesinin kıtlıktan kurtulacağına
    inandırılır. Bunu öğrenen anneleri Nefele çocuklarını bulut ve buğuya
    sararak uçan altın bir posta bindirir ve onları Karadeniz'e doğru
    gönderir. Çocuklardan biri Çanakkale boğazında fırtınaya tutularak ölür
    diğeri yoluna devam eder ve mitolojik kişilerce Çanakkale boğazı ile
    Kafkasya arasında bir yere saklanır. Herakles döneminde aralarında Güç
    Tanrısı Herkülün de Bulunduğu bir grup yiğit altın postu ele geçirmek
    amacıyla Karadeniz'e açılırlar. Bir sürü serüven yaşadıktan sonra
    Aretias adasına gelirler. Altın postun burada saklı olduğuna
    inanmaktadırlar. Ancak adada onları ejderha yapılı kuşlar karşılar.
    Herkül'ün daha önce Stymphales Gölü çevresinden kovduğu kuşlar buraya
    yerleşmişlerdir. Kuşlar tüylerini ok gibi fırlatarak saldırıya geçerler.
    Argonautlar kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışsa larda bir
    arkadaşlarını yitirmekten kurtulamazlar. Sonunda kuşları öldürür ve
    altın postu aramaya koyulurlar. Bulamayıncada adayı lanetleyerek
    ayrılırlar. 1984 yılında kaptan Tim Severin yönetimindeki araştırma
    ekibi bu efsanevi yolculuğu tekrar canlandırmak için Argo gemisinin
    aynısını hiç çivi kullanmadan yaptırır ve kürek çekerek Giresun Adasına
    gelirler. National Geographic dergisininde bulunduğu bu seyahati BBC
    Televizyonu 12 kişilik bir ekiple belgeselleştirir ve tüm dünyaya bu ada
    tanıtılır. Romalı bilgin Pilinius'un "Histarium Mundi" adlı eserinde
    ve ünlü Mitos yazarı Apollonius'un (İ. Ö. 295-195 ) "Argonautiga" alı
    eserinde konu dahada detaylı işlenmektedir. Başka bir efsane Kral
    Mitridates'in kızına ilişkindir. Kralın genç ve güzel kızıyla pek çok
    soylu kişi evlenmek istemektedir. Kız ise hiçbirini istemez çünkü
    kalenin eteklerinde koyunlarını otlatan bir çobanı sevmektedir. Kral
    buna kızar kızını adadaki manastıra kapatır. Çobanı yakalatarak
    manastırın önündeki kiraz ağacına astırır. Kızda ertesi gün kendini
    manastırın kulesine asar. Üçüncü bir öykü şöyledir. İsrail Oğulları
    Yusuf'un altından bir heykelini yapar. Mısır'dan göç edip Filistin'e
    vardıklarında Musa Peygamberden heykeli getirmesini isterler. Musa
    mucizeyle heykeli Filistin'e getirir. Burada Fenikeliler heykeli alıp
    Kıbrıs'a götürürler. Yunanlılar heykeli Kıbrıs'tan alarak Olimpos Dağına
    yerleştirirler. Pers İmparatoru Dara (Dareios) Anadolu ve Yunanistan'ı
    ele geçirince altın heykeli Mısır'a geri verir. Bundan sonra heykel
    tekrar Fenikelilerin eline geçer. Bu kez getirip Aretias Adasına
    yerleştirirler. Altın heykeli almak için Yunanlıların Giresun Adasına
    kırk kez saldırdıkları söylenir. Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan
    ada eşine ender rastlanır bir doğa harikasıdır. Mevcut
    kalıntılar;insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular. İnsan bir
    anda kendisini tarihin mitolojinin derinliklerinde bulur. Geçmiş
    uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar gibi olur.


    Isparta iline bağlı adalar


    Mada Adası

    (Kazak Adası da denir) 8.220 hektar alanıyla Beyşehir Gölü'nün en büyük
    adasıdır. Ada üzerinde yerleşim birimi olarak Gedikli köyüne bağlı
    Kumluca mahallesi bulunur.Ada coğrafi olarak Isparta il sınırları
    içerisinde olup ilin tek adasıdır. Beyşehir Gölü içinde yer alan 32
    adadan en büyüğü ve içinde insan yaşayan tek adadır. Adaya 1865 yılında
    40 hane kadar Rus kazak aile yerleştirilmiştir.Rus göçmeni olan bu Don
    kazakları adanın yakınındaki küçük adaya kendi kiliselerini inşa
    etmişler ve inaçlarını rahatça yaşamışlardır.Bu nedenle mada adası kazak
    adası adıyla da anılır.Yenişarbademli ileri gelenlerinden Kızıloğlu
    Mehmet efendi adadaki kazaklarla dostluk ilişkileri içinde olunduğunu
    nakletmişlerdi.Kızıloğlu Mehmet efendi 1877 -1878 Osmanlı Rus savaşında
    Plevne cephesinde savaşmış ve bir süre rusların elinde esir kalmış daha
    sonra köyü Yenişarbademliye dönmüştür.O yıllarda ada sosyal ve
    ekonomik yönden Yenişarbademli ile yakınlık içinde idi.Tahıl ve
    değirmen ihtiyaçlarını yenişarbademliden karşılamaktaydılar.Yenişar
    halkının Kazak göçmenlerle iyi ilişkileri bu bakımdan tutarlı bir
    bilgidir ve bu bilgi torunlarından biri olan tarih öğretmeni Raif
    Ulusoy tarafından verilmiştir.1940 yılına kadar adada yaşayan Don
    kazakları bu tarihte Akşehir taraflarına göç ederek adayı terk
    etmişlerdir. Şu anda adanın sakini olarak yörükler yaşamaktadır.dar bir
    alanda yapılan tarım kısıtlı hayvancılık ve ulaşım sorunu ada halkının
    başlıca zorluklarıdır.
    İstanbul iline bağlı adalar

    Balıkçı Adası

    İstanbul adalarından Büyükada'nın güneyinde adadan yarım mil uzaklıkta
    yer alır. Adanın üzerinde hem yüzölçümü hem de çoraklığı sebebiyle
    ikamet yoktur.

    Antik adı Neandros ayrıca bir diğer adı da Tavşan Adası olan Balıkçı
    Adası'nın bu ismi "hak ettiği" ve balıkçılar tarafından yakıştırıldığı
    sanılıyor. Olta atmak için denize açılan balıkçılar mevsimine göre Moda
    Haydarpaşa Boğaz ya da "kanal"da avlayabilecek balığı bulamazsa son
    bakacağı yer son umudu Balıkçı Adası'dır.

    Burgaz Adası

    Yunanca adı (Antigoni); İstanbul (Prens) Adaları'nın büyüklük olarak
    üçüncüsü. Yuvarlak biçimdedir ve genişliği yaklaşık 2 kilometredir. Ada
    üzerindeki tek tepe Bayrak Tepe'dir. Ada (bir kısmı 2003'te yanmış
    olan) bir kızılçam ormanıyla kaplıdır.

    Büyük İskender'in generali Demetrios'un babası olan Antigone buraya
    büyük bir kale yaptırmıştır. Ada önce onun adıyla anılmış sonra Yunanca
    kale/burç anlamına gelen Burgaz (Pyrgos) adını almıştır. Ortodoks
    kilisesinin en saygın patriklerinden Metodios'un ikonakırıcılar
    tarafından adadaki bir mahzende yedi yıl hapsedildiği söylenmektedir.
    Bugün bu mahzenin üzerinde Ayios İoannis Kilisesi bulunmaktadır. Evliya
    Çelebi'nin 17.yy'da yazdığnıa göre ada halkı Rumlardan oluşmaktadır.
    En az 1 kilometre genişliğindeki boğaz Heybeliada'yı Burgaz (Antigoni)
    Adası'ndan ayırır. Antikçağ yazarları bu adaya Erebinthus Bizanslı
    yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir.
    Çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından hikayeci Sait Faik
    Abasıyanık hayatının bir bölümünü burada geçirmiştir. Burgaz Adası ve
    diğer İstanbul Adaları hikayelerinde önemli yer tutmuştur. Abasıyanık'ın
    Burgaz'daki evi Sait Faik Müzesi adıyla müze haline getirilmiştir.
    Burgaz Adası; ağaçlarla kaplı olan Heybeliada ve Kaşık Adası'na baktığı
    için manzara açısından avantajlıdır. Ada; çam ormanları sahilleri ve
    zarif ahşap köşkleriyle de İstanbul'un sevilen bir köşesidir. Güzel
    ahşap köşklerın en çok saklandığı yerler sahil ve tepenin Kaşıkadası ile
    Heybeliada'ya bakan eteğindeki sokaklardır. Adanın eski plajına
    iskelede vapurdan inildikten sonra sola dönülüp sahil takip edilerek
    ulaşılır. Bura doğu yönünde ucunda fener bulunan bir bir burun vardır.
    Günbatımıyla manzarasıyla meşhur olan Kalpazankaya mevkii adanın batı
    yönündedir. Türkiye'deki ilk kalp paranın burada basıldığı
    söylenmektedir. 176 m yükseklikteki Bayrak Tepe adanın güney kıyısından
    yükselen dik bir yamacın üstündedir. "Hristos Manastırı" bu tepede
    bulunmaktadır.
    1928'de kurulan Burgaz Adası Sanatoryumu Türkiye'nin en eski sanatoryumlarından biridir.
    İstanbul'daki Rumların nüfusunun azalmasıyla birlikte adadaki Rumların
    sayısı da azalmıştır. Buna karşılık adada İstanbullu Yahudilerin
    sayısında artmıştır.

    Burgaz Adası

    Burgaz'da 6 Ekim 2003 büyük bir orman yangını çıkmıştır. Şiddetli
    lodosla nedeniyle bu yangında önemli miktarda ağaç yanmıştır. Adalıların
    ve itfaiyenin havadan ve karadan yaptıkları söndürme çalışmaları
    sonucu yangın ertesi gün söndürülmüştür. Yangından sadece on gün sonra
    450 dönüm arazi üzerinde başlatılan orman yeşertme çalışmalarına
    İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü Adalar Belediyesi sivil toplum örgütleri
    ve ada halkı katılmıştır. Çalışmalardan büyük ölçüde olumlu sonuç
    alınmıştır.
    Büyükada

    yabancılar tarafından Prens Adaları olarak da bilinen İstanbul
    açıklarındaki adaların en büyüğüdür. Eski adı Prinkipo'dur.Zaten
    "Prinkipo" da Rumca'da "büyük" anlamına gelmektedir.
    Coğrafya

    Yüzölçümü 54 kilometrekaredir. Kış nüfusu 2000 yılı verilerine göre
    7.320 kişidir. Evlerin çoğunun yazlık mahiyetinde olması sebebiyle yaz
    nüfusu kış nüfusundan çok daha fazladır. Maltepe sahiline uzaklığı 2.300
    metredir. Büyükada'da biri güney diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe
    bulunur. Güneydeki tepe 203 metre yükseklikteki Yücetepe'dir. Kuzeydeki
    tepe ise 164 metre yükseklikteki İsa Tepesi'dir.
    Tarihçe

    1930 yılında Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında
    bulunan ve Büyük İskender'in babası Makedonya kralı II. Filip'e ait
    altın sikkeleri ihtiva eden Büyükada Definesi adanın tarihine ilişkin en
    eski bulgudur. Hepsi 207 altın sikkeden ibaret olan define şu anda
    İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir. Diğer Prens Adaları gibi Büyükada da
    Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adalar Fatih Sultan
    Mehmet tarafından İstanbul'un fethi'nden bir ay önce zaptedilmiştir.
    Tarihi yapılar

    Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve Aya Yorgi Manastırı
    bulunmaktadır. Buradaki ilk yapı M.S. 6. yüzyıl'da inşa edilmiştir. Bu
    mevkide bir çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır. Bunlardan
    bazıları günümüze kadar ulaşmış bazıları yıkıntı olarak kalmıştır.

    İsa Tepesi'nde ise Hristos kilise ve manastırı ile Rum Yetimhanesi
    bulunmaktadır. Rum Yetimhanesi'nin binası dünyanın en büyük ahşap
    monoblok yapılarındandır.
    Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios kilisesi de Büyükada'nın önemli dini
    yapılarındandır. Adadaki Ortodoks cemaat büyük ayinlerini burada yapar.
    Büyükada'da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2.
    Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii'dir. Mimari açıdan Batı
    etkisinde inşa edilmiş bulunan mekan Ada Cami Sokağı'nda bulunmaktadır.

    Turizm

    Tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak
    noktalarından biridir. Motorlu taşıtların yasak olduğu (resmi araçlar
    hariç) adada ulaşım bisiklet ve faytonlarla sağlanır.

    Denize girmek isteyenler için dört plajı mevcuttur:

    * Yörükali Plajı
    * Prenses Plajı
    * Nakibey Plajı
    * Kumsal Plajı

    Lev Troçki'nin Stalin tarafından sürgün edildikten sonra 1929-1933
    yılları arasında yaşadığı Nizam Mahallesi'ndeki ev ve ünlü yazar Reşat
    Nuri Güntekin'in Maden Mahallesi'ndeki evi adayı ziyaret edenlerin
    ilgisini çekmektedir.

    Aya Yorgi manastır ve kilisesinin özel bir yeri vardır: Her yıl 23 Nisan
    ve 24 Eylül günlerinde sayısız insanın 200 metrelik bu tepeyi tırmanıp
    kiliseye ulaşınca inancı doğrultusunda dua ettiği niyet tuttuğu ya da
    şifa umuduyla siyah cüppeli bir Ortodoks papazdan dua dilediği
    görülebilir.

    Galatasaray Adası veya Kuruçeşme Adası Boğaziçi'nde Kuruçeşme
    açıklarında bulunan Galatasaray Spor Kulübü'ne ait olan bir ada. 2006
    yılı itibariyle gece klubü ve restoran işletmecisi Mehmet Koçarslan'a 3
    yıllığına kiralanmış; işletmeci adanın adını "Su Ada" olarak
    değiştirmiştir.
    Heybeliada

    Heybeliada İstanbul Prens takımadasının en yeşil adasıdır. Eski adı Rumca bakır anlamına gelen Halki'dir.

    En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi vardır. İskeleden inilince
    solda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar uzanır. Bunların arasından
    geçilerek arkada Çam Limanı tarafında şu an faliyeti olmayan
    Sanatoryum’a gidilir. Şimdi Deniz Kuvvetleri’nin elinde bulunan arazide
    tarihten kalan iki ilginç eser vardır; birincisi Türkler’in fethinden
    önce yapılmış son ve Adalar’daki tek Bizans Kilisesi Kamariotissa’dır.
    Son İmparatoriçe Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor. İstanbul’daki
    Fener’deki Aya Maria dışında dört yapraklı yonca modeline göre yapılmış
    tek kilise budur. Askeri arazide olduğu için özel izin alınmadan
    görülemiyor. Bu kıyıda Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastırı Çam
    Limanı’nın batı ucunda Tarik-i Dünya Manastırı vardır.
    İkinci ilginç kalıntı bir mezar taşından ibaret. Bu Kraliçe I.
    Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşı. Üzerinde –imla
    yanlışları da olan- Latince bir kitabe ve Barton’ın aile arması var.
    İngiltere’nin ve Elizabeth’in Osmanlı sultanına gönderdiği ikinci elçi
    olan Barton’ın bir süre Tophane’de bir evde kaldığını ama çevre halkı
    gece cümbüş gürültüsünden rahatsız olup şikayet ettiği için buradan
    uzaklaştırıldığını biliyoruz. Gerçekten cümbüşler çok mu gürültülüydü
    yoksa o sıralar Türk halkı böyle şeylere hiç mi alışık değildi bunu o
    kadar iyi bilmiyoruz.
    İskelenin sağında çarşı meyhane ve kahveler yer alır. Büyük Rum Kilisesi
    Aya Nikola (Ayios Nikolaos) buradadır. Bazı ilginç ahşap evlerin
    önünden örneğin İlyasko Yalısı’nın Hulusi Bey Köşkü’nün (Hacopulos’lar
    yaptırmıştı) Adalar’da kışın da açık kalan otel Panaroma’nın yanından
    geçerek yürüyünce çamlık piknik yerlerine gelinir (o zamandan beri
    Panaroma kapandı Hakli Palas ise onarılarak faaliyete geçti). Bunun
    ilerisinde Değirmen burnu denilen bölge vardır (adı verilen değirmen
    kalıntıları da ayaktadır). Ada’nın en büyük plajı buradadır.
    Fazla yapılaşmamış olan öbür tepede Ayia Trias Manastırı’yla (bu da
    Bizans’a uzanır) birlikte Rum Ortodoks Ruhban Okulu vardı. Heybeliada
    fetihten bir zaman sonra Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olmuştu
    (dünyevi eğitim merkezi Fener’de kaldı). Din adamı adayları
    Yunanistan’dan ve Rumlar’ın bulunduğu her yerden buraya okumaya gelirdi.
    1970’lerde Türk hükümetiyle Rum Ortodoks Patrikhanesi (daha doğrusu
    Yunanistan) arasındaki bazı anlaşmazlıklardan ötürü bu eğitim durdu.
    Ortodok Rum dini kurumlarının yanında 1940’larda yapılmış Beth Yaakov
    sinagogu da vardır.
    Kuzey kıyısında da Hidiv ailesinden Sait Halim’in kardeşi Abbas Halim
    Paşa’nın konağı halen ayaktadır.çünkü orası yani hebeybaliada hüseyin
    rahmi gürpınarın yaşadığı yerdir.
    Heybeli yaz-kış nüfusunun en kalabalık gidiş-gelişin en yoğun olduğu adadır.
    Burgaz deyince akla Sait Faik’in gelmesi gibi Heybeli’nin yazarı da Hüseyin Rahmi’dir.

    Kaşık Adası

    Marmara Denizi'nde İstanbul'a bağlı Burgaz Adasının karşısında kaşığa
    benzediği için bu isim verilmiş özel mülkiyet elindeki ada. Adaya vapur
    seferi yoktur. Uzunluğu yaklaşık birkaç yüz metre olan bu ada eskiden
    sürgün yeri olarak da kullanılmış. Eski adı Pita. Daha sonra evrim
    geçirip pide adası olarak da anılır. ama daha sonra kaşığa benzeyen
    görünümündn dolayı kaşık adası olarak anıldı. Bu adanın sahibi 1950'li
    yıllarda rum aile Dalon adında bi aileydi. Daha sonra bu adayı bir
    turizm şirketine satıldı. Bu şirket adaya inşaat yapmak istedi ama
    İstanbul Büyükşehir Belediyesi izin vermedi. Şu an bu adada 5 bekçi ve
    10-15 vahşi köpek var. Bu adada iki küçük ev ve basit liman vardır.
    Kınalıada

    Prens Adaları diye bilinen ada topluluğu içinde İstanbul’a en yakın
    adadır. Belki de bu yüzden Bizans döneminde ada sürgünlerinin çoğu
    buraya getirilmiştir. Bu sürgünlerin en önemlisi Romanos Diogenes’tir.
    Eski adı Proti'dir.

    En çıplak adalardan biridir en az ağaç bu adada görülür. Adı demir ve
    bakır madenlerinin etkisiyle kızılımtırak olan toprağının renginden
    gelir. Tarihi dokusu da çok fakirdir. Adalar’daki tek Ermeni Kilisesi
    Surp Krikor Lusavoriç'tir. Manastır Tepesi diye bilinen yerde de Rum
    Ortodoks Hıristos Manastırı vardır. Ada betonlaşmayla adeta İstanbul'un
    küçük bir kopyası haline geldi.

    Sedef Adası

    Adalar'ın yerleşime açık olan en küçük adasıdır. 1.300 x 1.100 metre
    büyüklüğündedir. Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe
    benzetildiği için Sedefadası adı verilmiştir. Eskiden tavşanı bol olduğu
    için Tavşanadası adı da kullanılmıştır.

    Sedefadası da diğer İstanbul adaları gibi Bizans döneminde sürgün yeri
    olarak kullanılmıştır. Adanın en önemli sürgünlerinden biri miladi 857
    yılında adaya gönderilen Patrik Ignatios'tur. Ignatios 10 yıl adada
    çeşitli işkencelere maruz kalarak yaşadıktan sonra 867 yılında yeniden
    patrik seçilmiştir.
    Ada 1850'de Tophane Müşiri Damad Ferid Paşa'nın mülkiyetine geçmiş paşa
    adaya zeytin ağaçları dikmiş ve sebze yetiştirmiştir. Paşa'nın ölümü
    üzerine ada bakımsız kalmış 1. Dünya Savaşı sırasında da adanın tüm
    ağaçları kesilmiştir. İstanbul'un işgali sırasında müttefiklerin eline
    geçen Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlemiştir.
    Ferid Paşa'nin torunları adayı seçkin insanların yaşadığı bir yerleşim
    yeri yapmaya çalışmış bu amaçla bir konut kooperatif kurmuş binlerce
    ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmişlerdir.

    Sivriada

    İstanbul Adalarının en uzakta kalanı olup sivri bir kayalıktan oluşmuştur. Denizden yüksekliği 90 metredir.

    Adada10. yüzyıldan kalma bugün sadece bazı kalıntıları mevcut olan bir
    manastır vardır. Adada ikamet yoktur. Adaya Bizans İmparatorluğu
    döneminde din adamları ve imparatorlar sürgüne gönderilirdiği rivayet
    edilmektedir.
    Geçtiğimiz yıllarda adadan çıkarılan taşlardan İstanbul mendrekleri ve
    limanları yapılmıştır.Adadaki taş ocağı terk edilmiştir. Taş ocağının
    limanı yatçılar için iyi bir haftasonu barınağı oluşturur.


    Yassıada

    (Yunanca: Plati). Marmara Denizi'nde İstanbul'a yakın küçük bir ada. Eni
    185 boyu 740 metre. Biri sivri diğeri yassı görünümlü olan iki
    Hayırsızada'dan yassı olanıdır. Arazisi düzdür ancak sahilleri
    genellikle denize dik olarak iner.Burgaz Adası'na 3 mil Sivriada'ya 1.7
    km ve Kadıköy'e 13 km uzaklıktadır.18.3 hektar yüzölçümüne sahiptir.



    Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 4. yüzyıl'dan itibaren bir sürgün yeri
    olarak kullanılan Yassıada'ya Doğu Roma imparatoru Theophilos
    (829-846) Platea Manastırı diye bir manastır inşa ettirmiştir. 860'ta
    bu adada sürgün olarak kalan patrik İgnatios adanın tam ortasına bir
    kilise inşa ettirmiştir. Daha sonraları bu kilisenin altındaki
    dehlizler zindan olarak kullanıldı. 12. yüzyıl'da Latinlerin ve 15.
    yüzyıl'da Rusların istilasına uğradı. İstanbul'un Fethi'nden sonra uzun
    süre adayla ilgilenen olmamıştır. 1859'da adayı satın alan
    İngiltere'nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer sahilde burçları olan
    kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına enteresan bir mimari üslupta
    şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi.

    Heybeliada'da 1872 yılında tüberküloz hastalığından ölen Bulwer 1837
    yılında İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliği katipliğinde bulunurken
    önemli bir ticaret anlaşması imzalıyor. Saint Petersburg Madrid
    Washington Floransa'dan sonra tekrar Mayıs 1858'de İstanbul'a
    gönderilmiş ve 1865 yılı Ağustos ayına kadar Büyükelçi olarak kaldığı
    sırada dört tarafı kayalık ıssız yeri beğenerek Sultan Abdülmecit'in de
    onayını alarak Yassıada'yı satın almıştır.
    Martıların kertenkelelerin garipsemeleri arasında mavnalarla malzemeler
    lüks eşyalar taşınarak burada küçük bir şato şeklinde biri batı
    tarafında biri ortada olmak üzere iki bina limonluk inşa ettiriyor ve
    asma kütükleri diktirip bahçe kurduruyor. Bahçıvanlardan üretimi sorup
    duruyor bir taraftan da misafirlerini karşılıyordu. Bahar ve yaz ayları
    bitince İngiliz elçisinde birden sıkıntı görülmeye başlanıyor. Bunun
    üzerine Londra'da Times gazetesine ilan vererek adayı satışa çıkarıyor.
    Osmanlı hükümeti için bu hiç de uygun bir davranış değildi. Kendisine
    epeyce dil döküldükten sonra bu kararından vazgeçiriliyor.
    Burada dikkate değer bir rivayet de şudur: inşaat yapılırken lahit
    içinde çok değerli mücevherler çıkıyor bunun üzerine Osmanlı hükümeti
    Bulwer'den adayı bir Türk'e satmasını istiyor.. Bu kez arazi bahçe bağ
    ve binalar Mısır Hidiv'i İsmail Paşanın ilgisini çekiyor ve satın
    alıyor. Fakat o da kısa bir süre sonra bu şehirden uzak olan
    Yassıada'dan sıkılıyor. Tekrar birkaç bekçi ve martılardan oluşan ıssız
    günler başlıyor.
    1950 yılında Yassıada bir ailenin özel mülkiyetine geçtikten sonra o yıl
    cebri icra yoluyla Maliye hazinesine ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına
    devrediliyor. Komutanlık kuzey iskele yanında ki günümüzde de duran
    Bulwer'in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek subay ve erler için
    yüksek katlı lojmanlar spor sahası tesisler buz deposu yemekhane
    silahhane gibi bir çok yeni bina yaptırıyor. Deniz kuvvetlerinin
    motorları erzak ve su taşıyorlar.1952'de eğitim hizmetlerine açılan
    Yassada'da 27 Mayıs İhtilali'nden (1960) sonra burada kurulan
    mahkemelerde Demokrat Parti önde gelenlerı yargılanmış ve Adnan Menderes
    Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idama mahkum edilmiştir.Davaya
    bakan hakim ve savcılar kaldıkları Heybeliada Panaroma otelinden buraya
    helikopter ile gelip gitmişlerdir.Yassıada Yargılamaları bittikten
    sonra ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim
    faaliyetleri 1978'e kadar sürmüştür.
    Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri
    tekrar başlar.1993'te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi' için
    uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden enstitü buraya taşınır.
    Günde iki kez şehir hatları vapurları hoca ve öğrencileri getirip
    götürür. Fakat; uzaklık gerekli ihtiyaçların karşılanmasını
    zorlaştırdığı için Su ürünleri enstitüsü de 1995'te terk edilmiştir.
    Halen adada bir balık çiftliği bulunmaktadır.
    İstanbul'a yakın ve deniz trafiğinden uzak olduğu için hafta sonlarında
    şehirdeki dalış kulüpleri için eğitim alanı oalrak kullanılmaktadır.

    İzmir iline bağlı adalar

    Karantina Adası

    Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulaşıcı hastalıkla mücadelede
    kullanılan ada adını Fransızların 1865'te yaptığı karantina
    tesislerinden almıştır. 1950'lerde Deniz ve Güneş Enstitüsü 60'larda
    Kemik ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi olan tesisler 1986'da Urla Devlet
    Hastanesi'ne dönüştürüldü. Adada halen devlet hastanesi Sağlık
    Bakanlığı Dinlenme Tesisleri etüt merkezleri ve bir otel vardır. Antik
    Klazomenai kenti kalıntılarının da bulunduğu 320 dönümlük ada ilk kez
    Büyük İskender devrinde karaya bağlandı. Antik çağ bağlantıları zamanla
    yıkılırken 1955 yılında dolgu alanlar yapıldı. Sit kapsamındaki ada
    fiilen Sağlık Bakanlığı kullanımında.

    Uzunada (Köstence Adası) İzmir Körfezi'nin giriş kısmında Foça kıyıları
    ve Karaburun yarımadası arasındaki ada Türkiye'nin Ege denizindeki 3.
    Türkiye genelinde ise 4. büyük adasıdır.
    30 km.'yi bulan yuz ölçümü ve dağlık şekiileriyle körfezden yükselan
    uzun ada askeri bir adadır ve personel aileleri dışında sivillrin
    girilmesi yasaktır. Ancak çevresinde bulunan irili ufaklı birçok ada
    ziyaretçilerine birçok güzelik sunmaktadır. Bu adalardan Yassıca ada ya
    da Alman adası konum itibariyle uzun adanın güney açıklarında Urla
    yarımadasının kuzeyinde kalmaktadır. Yaz mevsimi boyunca denizcilik
    işletmelerinin tarifeli vapurları gerek Konak iskelesinden gerekse
    Karşıyaka iskelesinden düzenli seferlerle Yassıca Adaya yolcu
    taşımaktadır. Yassıca ada da ziyaretçilerin yararlanabileceği kumsallar
    ve restorant lar yer alır.Ada da İstanbul adalarında olduğu gibi
    motorlu taşıt bulunmadığı gibi devamlı bir yerleşimde
    bulunmamaktadır.Ada iskelesinde özel teknelerinde yararlanıp hizmet
    alabileceği bir ölüm bulunmaktadır.Yassıca ada da yaz sezonu haziran
    ayında baslar ve eylül ayına kadar devam eder.Adayı hergün vapurla
    ziyaret eden kiş sayısı 1000 i geçmektedir. Buna karşın Uzunada ise
    Toloz İskelsi ile ana karada Yolluca sosyal tesisler komutanlığına
    deniz yoluyla bağlanmıştır. Geçmişte Necmettin Erbakan'ın sürgün adası
    olarak duyulmuştur. Bugün onun kaldığı yerler yazın sosyal tesis olarak
    kullanılmaktadır. Sadece askeri yerleşimi olan ada Uzunada Deniz
    Komutanlığı olarak alay seviyesinde bir askeri birliktir.


    Kocaeli iline bağlı adalar

    Kefken Adası

    Kocaeli ili sınırları içinde Cebeci sahili'nin tam karşısında 10dk mesafede bulunan Karadeniz adasıdır.

    Tatil Cenneti Türkiye`nin bir çok sahilinde karsılaşabileceğiniz eşi
    benzeri olmayan kumsalları ve çam ormanları ile ada görülmeye değer bir
    yerdir.
    Cenevizliler`den kalma kale surları mevcut olup 40 civarında su kuyusu
    bulunmaktadır. Bu kuyuların Cenevizliler tarafından yağmur sularını
    biriktirmek için sarnıç amacıyla yapılmış olduğu tahmin edilmektedir.
    Rakı yapımında kullanılan anason ve ada sakinleri tarafından yabani
    kavun olarak isimlendirilen 25 cm yüksekliğinde bir bitki türü kendi
    kendine yetişmektedir. Defne ve incir ağacı ise karsılaşabileceğiniz
    türlerdendir.
    Adada bulunan balıkçılık kooperatifi yaklaşık 75 tekneye sahip olup
    balıkçılık hayli gelişmiştir. Aynı zamanda ada ve çevresi sualtı
    avcılarının gözdesidir. Adada Somon Balığı çiftliklerinin kurulması ile
    sualtı avcılığına rağbet azalmaktadır.
    Deniz Feneri 30 Kasım 1879 tarihinde inşa edilmiştir. Fener ışığı
    yaklaşık 13-17 mil uzaklıktan görülebilmekte ve Karadeniz`in doğu
    sahillerine gidip gelen gemilere yön vermektedir.


    Muğla iline bağlı adalar

    Gemiler Adası

    Muğla iline bağlı Fethiye Körfezi'nin güney ucunda Fethiye'ye 9 km.
    mesafede bir adadır. Yörede Gemile Adası olarak bilinir. 'Gemiler Adası'
    ismi bunun daha Türkçeleştirilmiş şekli olmalıdır.

    Ada üzerinde Bizans İmparatorluğu döneminden kalma kilise kalıntıları
    bulunmaktadır. O dönemdeki adı Aya Nikola (Aziz Nikola) idi.
    Karşısındaki Gemile Koyu (Gemiler Koyu) ve plajı ve Gemile Vadisi
    (Gemiler Vadisi) ile birlikte bir doğa harikası oluşturan Gemile 1.
    Derece Doğal Sit Alanı'nı oluşturmaktadır.

    Karaada

    Ege Denizi'nde Bodrum Körfezi içinde bulunan küçük bir adadır. Yat
    turlarının bilinen bir durağı ve popüler bir turizm bölgesidir.
    Ortaçağ'a kadar Arkos adı ile Yunanlar tarafından yönetilen ada daha
    sonra Bodrum kenti ile birlikte Rodos Şövalyelerince alınmıştır. XVI.
    yüzyılda Osmanlı güçleri adayı çevresi ile birlikte ele geçirmiştir.
    1919 yılında uluslararası anlaşmalar gereğince İtalya'ya bırakılan ada
    1932'de yapılan bir toplantıyla Türkiye'ye yeniden verilmiştir.
    Kardak

    Kardak Kayalıkları Türk topraklarına 3.8 deniz mili uzaklıkta ve Türkiye'ye ait adacık.

    Kardak (Yunanca: ?µ?? Imia) Ege Denizi'nde Kalolimni kayalığının 5 km
    doğusunda Muğla ilinin 7 km batısında bulunur. Kayalıkların toplam alanı
    40 dönüm kadardır. Halk dilinde İkizce veya Limnia (Yunanca) diye de
    adlandırılır.
    İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilen 4 Ocak
    1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi Kardak Kayalıklarına ilişkin
    herhangi bir hüküm içermemektedir.
    Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye arasında bir Türk gemisinin karaya
    oturması sonucu meydana gelen olaylar yüzünden iki ülke savaşın eşiğine
    geldi. Bu olay Kardak Krizi diye adlandırılmaktadır.

    Kardak Kayalıkları

    Türk topraklarına 3.8 deniz mili uzaklıkta ve Türkiye'ye ait adacık.

    İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilen 4 Ocak
    1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi Kardak Kayalıklarına ilişkin
    herhangi bir hüküm içermemektedir. Bu nedenle Yunanistan ile Türkiye
    arasında bir gerginliğe sebebiyet vermiştir.

    Koca Ada

    Muğla iline bağlı Ege Denizi'nde 36.71 kuzey enlemleri ile 28.02 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.
    Küçükada Ada

    Muğla iline bağlı Ege Denizi'nde 37.25 kuzey enlemleri ile 27.56 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.
    Küçükkiremit Adası

    Muğla iline bağlı Ege Denizi'nde 37.09 kuzey enlemleri ile 27.23 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.
    Küçüktavşan Ada

    Muğla iline bağlı Ege Denizi'nde 37.17 kuzey enlemleri ile 27.37 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.
    Salih Adası

    Güvercinlik koyu karşısındaki yüksek ve geniş adadır. Adanın doğusundaki
    tepeler çam ormanı etekler ise zeytinlikler kaplıdır. Son zamanlarda
    çevresindeki balık çiftliklerinin yarattığı kirlilikle gündemdedir.

    Salih Adası'nda antik Karyanda kenti olduğu ileri sürülse de eski
    yerleşimi kanıtlayacak kalıntılar yok denecek kadar silik.
    Karyanda’lılar adayı terkedip Türkbükü Köyü ile Gölköy (günümüzde
    Göltürkbükü Bodrum) civarına yerleşmiş ve Yeni Karyanda’yı kurmuşlardır.

    Sedir Adası

    Kerme Körfezi'nde (Gökova Körfezi) bulunan görülmeğe değer güzellikte
    antik kalıntılarla dolu üçlü bir ada grubunun en büyüğüdür. Muğla'nın
    Ula ilçesi sınırları içinde yer alır. Antik çağdaki ismi Kedrae veya
    Cedrae olup adada bu dönemden kalma kalıntılar bulunmaktadır.
    Tarihi

    Tarihsel gelişmesini M.Ö. 6. yüzyıldan başlayarak izleyebildiğimiz
    Kedrae Karya’nın önemli kantlerinden biriydi. Bazı kaynaklara göre Karya
    kral aileleri yazlarını bu adada geçirirlerdi. Daha sonraki
    yüzyıllarda bu adayı Rodos Peria'sının (karşı yakasının) önemli
    kasabalarından biri olarak görüyoruz. M.Ö. 454- M.Ö. 428 yıllarında
    Karya birliğine katılan Kedrae daha sonra Attika-Delos Deniz Birliği’ne
    girmiştir. Ada bu birliğe önceleri yılda 3 bin daha sonra 2 bin drahmi
    aidat ödüyordu. Marmaris’lilerin Sedir Adası dedikleri bu adanın ilk
    çağlardaki adının Cedrae olduğu bilinmektedir. Kelimenin kökü büyük
    boylara erişen bir ağaç türü olan Cedrus'tur (sedir ağacı) ve yüzyıllar
    öncesinde ada ve çevresi bu ağaçlarla kaplı olduğundan bu isim adaya
    yakıştırılmış olabilir. Fakat günümüzde ne adada ne de çevresinde bu
    sedirlerden eser kalmamıştır. Bugün ada makilerle zeytin ve çam
    ağaçlarıyla kaplıdır. Resmi hazine kayıtlarında Şehroğlu Adası veya
    Şehroğlan Adası olarak geçer. Halikarnas Balıkçısı bu adaya Gülen adını
    koymuştur. Kleopatra Adası Şiir Adası Aşk Adası Balayı Adası adını
    yakıştıranlar da vardır. Bunlar hep adanın tarih ve güzelliğinden
    kaynaklanmaktadır.

    Adanın altın sarısı kumlarından öykülenen Kleopatra ile ilintili anlatım
    yalnızca abartılı turistik bir masaldır. En yaygın anlatılanı da
    Kraliçe Kleopatra ile sevgilisi Romalı Komutan Antonius’un adada
    buluşmaları için Mısır’dan gemilerle getirildiği şeklindedir.
    Adanın kuzey kıyısındaki kumlar özel biçimde oluşan kalker
    damlacıklarıdır ve Ege ve Akdeniz’de Sedir Adası dışında sadece Girit
    Adası’nda görülür. Çok özel jeolojik oluşumlar sonucu ortaya çıkan
    kumlar koruma altındadır.

    Düzgün kesme taştan çok sayıda kule ile sur duvarları Apollon tapınağı
    ve onun yerine sonradan yapılan kilise hâla ayakta duran iyi korunmuş
    tiyatro agora ve Sedir Adası'nın antik liman kalıntıları görülmeye değer
    yerlerdir.

    Ulaşım Muğla-Marmaris yolu üzerindeki Akyaka beldesinden veya daha
    ilerideki sapaklardan varılan ve Marmaris'e bağlı Gelibolu köyünden
    (Çamlı) kalkan teknelerle sağlanmaktadır.

    Yediadalar Muğla

    Gökova Körfezi’nin çam ormanları ile kaplı güney sahilleri önünde dört
    ada kıyı ile aralarında 2 milden geniş bir körfez oluşturur. Hemen her
    hava koşulunda bu ada ve koylar arasında demirlenecek çok sayıda sakin
    köşe bulunur. Batıdaki Martılı ada çıplak bir adadır. Güney yakası ve
    doğu burnu üzerinde denize girilecek güzel kumsallar var. Diğer adalar
    Uzun Ada Zeytinli Ada ve Küçük Ada'lardır. Hepsinin sahilleri dik
    kayalıktır ve kumsalları yoktur. Adalar çıplaktır ama koylarda sahiller
    yoğun çam ormanı ile kaplıdır. Çamaltı koyu Bekar Liman(gökağaç bükü)
    Karağaç limanı Uzun liman Babüş bükü ve Küfre koyu ve Göllü ada
    Yediadalar bölgesinin en önemli demirleme noktalarıdır. Bekar liman 150
    metre çapında bir havuz gibidir. En çok uğranan koy Küfre Koyu’dur. Tüm
    koylar bir birlerine toprak patika yolla bağlanır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://www.ay-maral-can.tr.gg
    MaRaLCaN
    Admin
    MaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 27/03/10

    Mesaj Sayısı : 6713

    Rep Gücü : 18340

    Rep Puani : 218


    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Empty
    MesajKonu: Geri: A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları   A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Icon_minitimeCuma Nis. 01, 2011 10:20 pm

    Çatalada

    ya da Çatal ada (eski adıyla Volo) Ege Denizi'nde Turgutreis
    kasabasından 3 deniz mili uzaklıkta bulunan bir adadır. 37°3'10¨ K
    27°12'59¨ D koordinatlarında bulunan ada Bodrum Yarımadası'nın
    güneybatısına düşer. Üzerinde 2 konik tepe bulunan adada yerleşim birimi
    ya da turistik tesis bulunmamaktadır. Bilinen bir tüplü dalış
    mekânıdır. Adanın çevresindeki en yakın adaları Topan Adası Çoban Adası
    ve Yassıada'dır.
    Van iline bağlı adalar

    Akdamar Adası

    (Ahtamar Ağtamar Akhtamar biçimlerinde de yazılır) (Ermenice:
    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları Huh????) Türkiye'nin Van ve Bitlis illeri arasında bulunan Van Gölü'nün içinde yer alan en büyük adadır.
    Van'ın Gevaş ilçesi sınırları içerisinde yer alan adada Ermeniler´den
    kalma bir kilise bulunur. Yüzölçümü 70000 metrekare olan adanın toplam
    kıyı uzunluğu 3 kilometreyi bulmaktadır. En yüksek noktası deniz
    seviyesinden 1912 metre yüksekte bulunan adanın batı uçlarında
    yüksekliği 8 metreye ulaşan dik kayalıklar vardır.
    İsim Efsanesi

    Adanın adının nereden geldiğine dair yaygın halk hikayesine göre
    zamanında bu adada yaşayan baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara
    adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan
    Müslüman bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamara'yla buluşmak için
    her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli
    etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası
    fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer
    değiştirerek gencin boşuna yüzüp gücünü yitirmesine neden olur.
    Yüzmekten gücünü yitirip yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce
    son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen
    ardından kendini gölün sularına bırakarak boğulur. Ah Tamara! isminin
    dönüşerek zamanla Ahtamar biçimini aldığı anlatılır. [1]

    Bu efsanenin tarihi gerçeklerle alakasının zayıf olduğu şüphesizdir. 9.
    yüzyıldan itibaren kaydedilmiş olan Ağtamar adının Arapça ĞMR kökünden
    "kabartı tümsek" anlamına gelen bir türev olması daha kuvvetli bir
    olasılık olarak değerlendirilebilir.
    Adın Türkçeleştirilmiş biçimi olan Akdamar 1980'li yıllardan bu yana TC resmi kurumları tarafından tercih edilmektedir.

    Tarihçe

    Akdamar Kilisesi


    En eski kaynaklarda adanın adı Gevaş bölgesinde hüküm süren Ermeni
    Rştuni sülalesine atfen Rştunik Adası olarak geçmektedir. 705 yılında
    Vard Rştuni'nin adada öldürülerek Rştuni beyliğine son verilmesinden
    sonra ada ve yöresi daha önce Başkale'de (Ağbak) hüküm süren Ardzruni
    sülalesinin eline geçmiştir. 908'de I. Gagik Ardzruni bazı Ermeni ve
    Müslüman beyleriyle anlaşarak Gevaş'ta (Vostan) kendini Vaspuragan Kralı
    ilan etmiş ve bilahare başkentini adaya taşımaya karar vermiştir. I.
    Gagik adada halen mevcut olan kiliseden başka müstahkem bir kasaba saray
    çarşı ve liman inşa ettirmiştir. Ada üzerindeki sivil yerleşimin 16.
    yüzyıl başlarına kadar canlı olarak varlığını sürdürdüğü ve 1535
    Osmanlı-İran harbi'nde tahrip edildiği anlaşılmaktadır.

    16. yüzyıldan sonra sivil yerleşimin bulunmadığı adada Kutsal Haç'a
    (Surp Khaç) adanmış bir Ermeni manastırı hayatiyetini sürdürmüştür. 19.
    yüzyıl sonlarında 300 civarında keşişin ikamet ettiği manastır 1895 ve
    1915 olaylarından sonra terkedilmiştir.
    Ermeni Kilisesinin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamı 10. yüzyıl
    ortalarından 1101 yılına kadar Ahtamar Adasında bulunmuştur. Makamın
    12. yüzyılda Kilikya'ya taşınmasından sonra da Ahtamar Kilisesi 19.
    yüzyıla dek önderlik iddiasını devam ettirmiştir.

    Akdamar Kilisesi

    Haç kilisesi Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van
    yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını
    barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik'in emriyle 915-921 yıllarında Mimar
    Manuel tarafından inşa edilmiştir. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan
    kilise mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri
    arasında sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış
    cephesi alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan
    motifleriyle ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise
    bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir.

    Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde batısındaki
    jamadun (cemaat evi) 1793 tarihinde güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl
    sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelin ise tarihi
    bilinmemektedir.
    Doğudaki birçok başka Ermeni anıtı ile birlikte Ahtamar Kilisesinin de
    1951'de hükümet emriyle yıkımı kararlaştırılmış 25 Haziran 1951'de
    başlatılan yıkım çalışması o dönemde genç bir gazeteci olan ve tesadüfen
    olaydan haberdar olan Yaşar Kemal'in müdahalesiyle durdurulmuştur.
    Onyıllar boyunca bakımsız olarak kalan kilise 2005-2007 döneminde
    Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde Türkiye
    Ermenileri ve komşu Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik
    bir adım olarak 1.5 milyon dolar harcnarak restore edilmiştir.
    Restorasyon çalışması bazı uluslararası kültür çevrelerinde "siyasi
    amaçlı" olarak tanımlanmıştır. [2]. Kilise 29 Mart 2007 tarihinde TC
    Kültür Bakanı ve Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısının katılımıyla müze
    olarak tekrar açılmıştır. [3].

    Kuş Adası

    ya da Arter Adası Van Gölü içinde bulunan 4 adadan en küçüğü ve en az
    bilinenidir. Van Gölü'nün en büyük adası Akdamar'ın 4 kilometre
    batısında yer alır. Adada bugün sadece bazı kalıntıları görülebilen bir
    de manastır vardır. Manastırın ilk olarak 1305 yılında inşa edildiği
    tahmin edilmektedir. Şapel ve diğer ekler adaya ilerleyen dönemlerde
    1766'da eklenmiştir. Geçmiş dönemlerde bu adaya ulaşım yapılmazken
    bölgede gelişen turizm nedeniyle devreye giren özel kiralık botlar
    sayesinde adaya ulaşım her zaman mümkündür.
    Çarpanak Adası

    Van Gölü'nün kuzeydoğu bölgesinde Van ilinin merkeze bağlı Çitören Köyü
    mevkiinde bulunan bir adadır. Köyün iskelesinden teknelerle ulaşımın
    sağlanabildiği ada üstündeki doğal yaşamın bozulma tehlikesine karşı
    turizme kapalı tutulmaktadır. Adanın üzerinde IX. ya da XI. yüzyılda
    yapılmış olduğu sanılan Saint Jean'a adanmış bir de manastır vardır. [1]
    Ktouts Manastırı adı ile anılan yapının bugün yalnızca kilise bölümü
    ayaktadır. Adada Türkiye'nin başka bir yerinde bulunmayan pek çok tür
    bulunmaktadır.
    Adanın tarihi

    100 yıl öncesine kadar aslında bir yarımadanın parçası olduğu sanılan
    Çarpanak Adasının Van Gölü'nün suyunun hızlı bir biçimde yükselmesi
    sonucu kara ile bağlantısının kesilip bir ada hâline geldiği
    söylenmektedir. Adaya ve üzerindeki manastıra ilişkin ilk yazılı
    belgeler 1414 yılından kalmıştır. Üzerindeki dinî yapılar nedeniyle
    savaşlardan pek etkilenmyen adada pek çok kez depremler yaşanmıştır.
    1703 yılında gerçekleşen bir depremle büyük ölçüde yıkılan manastır 1712
    ve 1720 yılları arasında Bitlisli Kaskaper Usta tarafından yeniden
    inşa edilmiştir. [1] Bir Ermeni manatırı olan yapı 1918 yılında bölgede
    yaşanan karışıklıklar nedeniyle boşaltılmıştır. O günden bu yana
    herhangi bir koruma altında bulunmayan yapı günümüzde yıkılmaya yüz
    tutmuş durumdadır.
    Adadaki manastır

    Bugün ada olarak beliren bölümün üstünde 9. yüzyıla tarihlendirilen dinî
    yapılar vardır. Büyük bir manastır olarak inşa edilmiş olan yapının
    günümüzde yalnızca kilise bölümü ayaktadır. Ktouts Manastırı olarak
    kayıtlara geçen manastır adanın kuzey bölümünde bulunmaktadır.
    Manastırın şapel vaaz salonları kütüphane konuk evleri yemek ve yatma
    odaları ile diğer oda bölümleri bugün mevcut değillerdir. Manastırın
    mezarlığı da bugün bütünüyle kaybolmuştur. Bu manastır başka bir
    söylenceye göre ise göre Kutsal Haç Saint Hripsime Saint Gragorie Saint
    Jean'dan oluşan kutsal dörtlü adına yaptırılmıştır. Manastırın 1700'lü
    yıllardan kalma yazıtındaki bilgiler dışında bu yapıya ilişkin bir
    bilgi yoktur. Kilisenin 1462 yılında Etienne adında bir usta tarafından
    büyük ölçüde yenilendiği söylenmektedir. 15. yüzyılda Adır Adası'ndaki
    manastırda yaşayan keşişler bölgede uzun süre yapılan savaşlardan
    birinde başrahipleri Nerses ölünce Adır'daki manastırdan ayrılmış ve
    Çarpanak Manastırı'na yerleşmişlerdir.
    Manastırın mimari özellikleri

    Kütüphanesi şapelleri ve misafirhaneleri ile geniş bir kompleks olarak
    inşa edilen yapının bugün yalnızca kilise kısmı ayakta kalabilmiştir.
    Dışarıdan bakıldığında dikdörtgen bir görünümü olan yapı içten haç
    planlıdır. Haçın kısa kollarının üstü beşik tonozla kapatılmıştır.
    Kubbesi iki adet ayak üstüne oturtulmuştur. Serbest haç planı olarak
    adlandırılan mimari biçimine göre yapılan kilise bölümünün dış duvarları
    yalın süslemelerle kaplıdır. Yakın bir bölgede aynı göl içindeki
    Akdamar Adası'nda bulunan kilisedekinin aksine iç duvarları freskler ile
    süslü değildir. Yine Akdamar Kilisesi ile karşılaştırıldığında buranın
    dış duvar süslemeleri de oldukça gösterişsizdir. İç duvarlarda sıva
    kullanılmamıştır. Kilisenin taç kapısı geometrik pano ve haç dizileri
    ile süslenmiştir. [2] Kuzey ve güney duvarlarında nişler doğu duvarında
    ise büyük bir pencere bulunmaktadır. Bütün kilise beyaz krem ve
    kahvrengi ahlat taşından yapılmış olup yalnızca kubbesinde siyah tüf
    dekoratif amaçlı kullanışmıştır. Kilisenin aydınlatması büyük ölçüde
    sekiz küçük pencereden sağlanır. Kilisenin çan kulesi iki kolon
    tarafından taşınmaktadır. Üst bölümleri büyük ölçüde yıkılan kulenin
    altları Osmanlı motifleri ile süslüdür.
    Bugünkü durum

    Ada 2007 yılı itibarıyla etkin turizme kapalı tutulmaktadır. Geçmiş
    yıllarda yağlı boyalarla kilisenin duvarlarına yapılan karalamalar
    nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüş olan kilisenin durumu hava şartları
    nedeniyle de gün geçtikçe daha da kötüye gitmektedir. Sit alanı olarak
    korunan adada herhangi bir koruma görevlisi bulunmaktadır. Daha önce
    bir kaç kez adayı turizme açma girişiminde bulunulmuşsa da adayı üreme
    merkezi hâline getiren martılara zarar verilebileceği gerekçesiyle
    öneriler geri çevrilmiştir. Adanın zemininde her yere gelişi güzel
    kuluçkaya yatan martılar arasında Türkiye'de yalnızca burada bulunan
    türler de vardır. Bugün adaya gelen az sayıda ziyaretçinin yalnızca
    kiliseyi gezip adadan ayrılması istenmektedir. Adaya bağlı bulunduğu
    köyün iskelesinden ya da Van merkez iskelesinden tekne ile 1 saat 40
    dakikada ulaşılabilmektedir.



    Alinti
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://www.ay-maral-can.tr.gg
     
    A'dan Z'ye Türkiye'nin Adaları
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
     :: Memleketini Tanı-
    Buraya geçin: