Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGüncel KonularGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
»  Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:05 am tarafından AyMaRaLCaN

» Bir Sarkisin Sen
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:03 am tarafından AyMaRaLCaN

» MerHaba MerHaba :)
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:58 am tarafından AyMaRaLCaN

» Azerbaycan Yemekleri,Azerbaycan Yemek Kültürü,Azerbaycan Mutfağı
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» ORHAN AFACAN SIIRLERI Tas Atan Cocuklar
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 7:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bu Mezarda Bir Garip Var
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:51 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bizden Geriler (Gam Kasavet)
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Benim Hayatım
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Babasını (Bir Fakirin Hatırını)
  KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:46 am tarafından AyMaRaLCaN

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Istatistikler
Toplam 7 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: AyBüke

Kullanıcılarımız toplam 28063 mesaj attılar bunda 19753 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Similar topics
    Sosyal yer imi
    Sosyal yer imi reddit      

    www.ay-maral-can.yetkin-forum.com

    Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın
    En bakılan konular
    Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
    Türkmenistan (3) - Türkmen İsimleri
    Sinezenler..Sözleri
    Bir Sarkisin Sen
    Azərbaycan dili → Bəzi sait səslərin tələffüzü
    Radyo icin Tema Resimleri Resimler Resim
    MerHaba MerHaba :)
    ŞİİR DİNLETİSİ SUNU METNİ
    Çok Güzel Kalp Resimler,i Güller ve Kalpler,
    Azerbaycan Bayragi

     

      KISSADAN HİSSELER

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER     KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:53 am

    Birgün Emir Süleyman Pervane, Mevlana'dan kendisine öğüt vermesi için ricada
    bulumuştu. Mevlana, dan kendisine öğüt vermesi için ricada bulunmuştu. Mevlana,
    bir zaman düşündükten sonra:
    - Emir Pervane, Kur'anı ezberlediğini duyuyorum, doğru mu? Dedi.
    Pervane:
    - Evet.
    - Ayrıca, Şeyh Sadreddin'den hadis ilmi okuduğunu da duydum.
    - Evet doğrudur.
    Bunun üzerine Mevlana şöyle buyurmuştu:
    - Mademki, Tanrı ve onun peygamberinin sözlerini okuyorsun... O sözlerden öğüt
    alamıyorsan, hiçbir ayet ve hadis'in emrine uyamıyorsan, benim nasihatimi nasıl
    dinler ve ona uyarsın.
    Pervane, bu sözler üzerine ağlıyarak dışarı çıkar.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER      KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:54 am

    Bir zamanlar vâlilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı. Rengârenk
    çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefâ yeriydi. Bir gün vâli, bu bahçeye
    geldi. Vâli, bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için dışarıya
    gönderdi. Kadına da dedi ki:
    -Bahçenin kapılarını kapat. Hiç bir kapı açık kalmasın!
    Kadın, akıllı ve namuslu idi. Vâlinin kendisine kötü niyet taşıdığını anladı.
    Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip dedi ki:
    -Kapıları kapattım. Yanlız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm yetmiyor. Ne
    kadar uğraşsam da kapatamıyorum.
    -O, hangi kapıdır?
    -Bu kapı, Allahü teâlânın (Basir) sıfatıyla bizi gördüğü kapıdır. Vâli, bu sözü
    duyunca, pişman olup tövbe etti. Bir daha aklına böyle kötülükler getirmemek
    için, Allahü teâlânın sevgili kullarından birinin bulunduğu yere gidip, onun
    sohbetinde yetişti. Allahü teâlânın sevgili kullarından biri oldu.


    Basir : Her şeyi gören.
    Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiç bir şey engel
    olamaz. Allah'ın, kalpteki fısıltıları, beyindeki oluşumları, fikirdeki
    gizliliklei, kalplerdekini, zifiri karanlık bir gecede kapkara bir taşın
    üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve çıkardığı sesi görür , duyar, bilir.
    İbadette ihlas, kulun Allah'ı görmemesine rağmen, Allah'ın onu gördüğünü bilmesi
    ve onu görür gibi ibadet etmesidir.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER      KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:55 am

    Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi
    kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona
    bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak
    ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal,
    -Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam
    zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.


    Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş.
    Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu
    canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.
    -O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?"
    Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden
    çıkmış.
    - Tamam, servetin yarısı senin, demişler.
    - Aman,demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını
    veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?

    Hayatını ve hayatın içerisinde istifade edilen lütufların hesabını vermek hafife
    alıncak şey değildir.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER     KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:55 am

    Hazreti Ömer zamanında da kadılık yapmış olan meşhur, Kadı Şüreyh'e birgün bir
    genç gelerek evlenmek istediğini ve fakat evleneceği kadının tahsilli ve şehirli
    olmasını istediğini bildirerek nasihatta bulunmasını istedi.

    Kadı Şüreyh, o gence Müslümanın evinin cennet olduğunu ve Hazreti Resûlüllah'ın
    böyle buyurduğunu naklederek başından geçen evliliği şöyle anlattı:

    -Gençtim, artık evlenme zamanımın da geldiğini düşünmeye başlamıştım. Birgün
    Benî Mahzun kabilesinin çadırlarının önünden geçerken bir kız görüp, ona talip
    oldum. Kız babası kısa bir tetkikten hemen razı olup işi bitiriverelim dedi.

    Kısa zamanda düğünler yapıldı, dualar edildi ve evlilik hayatına ilk adımımızı
    atmış olduk. Fakat çok geçmeden beni bir pişmanlıktır almıştı. Çünkü ben bu bir
    köylü kızıdır, üstelik tahsil de görmemiş, bununla ben nasıl geçinebilirim diye
    düşünüyor bu kararımdan dolayı son derece pişman oluyordum.

    Çok geçmeden bizim hanım birgün bana şu sözleri söyledi:

    - Efendi! Sen alim ve şöhret sahibi bir kimse imişsin. Ben ise yaylalarda gezen
    şehir hayatından anlamayan bir köylü kızıyım. Aslında cen kendine göre bir
    evlilik, ben de kendime göre bir hayat kurmalı idim, ama kader bizi birleştirdi.
    Cenabı Allah benim gibi bir köylü kızını senin gibi bir şöhretli alime nasip
    etti. Şimdi sen bana benim bilmediğim tarafları anlat ki, ben onlara dikkat
    edeyim, mesela; senin evine benim sülalemden kimler gelebilir, senin
    akrabalarından kimleri misafirliğe alayım, kimleri kabul etmeyip onlara karşı
    soğuk davranarak eve gelmemelerine mani olayım dedi.

    Ben kadının bu anlayışı karşısında düşündüklerimden dolayı pişman olup:

    - Hatun sen bana öyle şeyler söylüyorsun ki, eğer bunları hakkiyle yaparsan beni
    bahtiyar edeceksin, dedikten sonra:

    - Dindar olmayan hiçbir kimseyi eve almayacaksın, dindar olanlardan da senin
    tarafın çok çok gelmesin, benim tarafımdan ise; şu, şu şahıslar gelmesinler,
    şunlar ise hiç gelmesinler diye gerekli talimatı verdim. Tam bir sene huzur
    içinde yaşadım. Bir sene sonra fetva dairesinden eve döndüğümde evde son derece
    mütesettire bir hanım görüp kim olduğunu sordum. Hanım annesi olduğunu söyledi.
    Kayın validem olduğunu öğrenince elimden gelen hürmeti esirgemedim. Bir müddet
    sonra kayın validem bana:

    -Oğlum hanımından memnun musun? Diye sordu. Ben:

    -Allah senden razı olsun, kızınızdan çok memnunum. Bu zamana kadar hiçbir
    şikayetim olmadı, diyerek memnuniyetimi izhar ettiğimde, kayın validem bana
    şunları söyledi:

    - Oğlum kızımdan tabii ki memnun olacaksın. Çünkü biz onu cennette büyüttük.
    Evimiz Resulüllah'ın bildirdiği gibi bir cennetti. Kur'an ahlakından başka
    birşey öğretmedik ona... Yine de sen hanımın üzerindeki otoriteni eksik etme!
    Çünkü kadınlar iki sebepten hemen şımarıverirler: Birincisi ona olan sevgini
    yüzüne söylediğinde, ikincisi ise bir hayırlı evlat dünyaya getirdiklerinde. (1)
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER      KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:56 am

    Birgün Server-i Enbiyâ 's.a.v.' mescidde oturmuş idi. Cebrâîl aleyhisselâm
    geldi. Sultân-ı Enbiyâ, hazret-i Cebrâîl ile söyleşirdi. Eshâb-ı kirâm mescide
    gelip, Seyyid-i kâinâtı meşgûl görüp, bildiler ki, hazret-i Cebrâîl ile
    söyleşir. Sükût edip, oturdular. O sırada hazret-i Alî 'r.a.' içeri girip, selâm
    verip, yerine oturdu. Hazret-i Osmân 'r.a.' gelip, selâm verip, yerine oturdu.
    Sonra Ebû Bekr 'r.a.' gelip selâm verdikde, hazret-i Cebrâîl aleyhisselâm ayak
    üzerine kalkdı. Sultân-ı Enbiyâ hazretleri de ayak üzerine kalkdı. Eshâb-ı
    kirâm, Server-i kâinâtı ayak üzere kalkdığını görüp, hepsi ayağa kalkıp, hayret
    etdiler. Zîrâ Fahr-i âlem, Eshâb-ı güzînden kimseye ayak üzerine kalkmamışdır.
    Sonra bu husûsu, hazret-i Resûl-i ekremden sordular.
    Buyurdular ki:
    - Ebû Bekr-i Sıddîk mescide girip, selâm verdiği zemân, Cebrâîl aleyhisselâm Ebû
    Bekr-i Sıddîka ta'zîm için ayak üzerine kalkdı. Ben de ayak üzerine kalkdım.
    Sonra, yâ kardeşim Cebrâîl, Ebû Bekre ne için ta'zîm etdiniz, diye sordum.
    Dedi ki:
    - Yâ Resûlallah! Ebû Bekre ta'zîm bana vâcibdir. Zîrâ Ebû Bekr benim hocamdır.
    Ben sordum,
    - Neden dolayı hocandır.
    Cebrâîl aleyhisselâm dedi ki:
    - Yâ Muhammed 'sallallahü aleyhi ve sellem'! Hak Sübhânehü ve teâlâ, Âdem
    aleyhisselâtü vesselâmı yaratdığı zemân, meleklere, hazret-i Âdeme secde ediniz,
    diye emr etdi. Benim hâtırıma geldi ki, secde etmiyeyim. Ben ondan efdalim. Zîrâ
    ki, o balçıkdan yaratılmışdır, dedim. Bunun üzerine olmağa niyyet eyledim. O
    zemân ki, Ebû Bekrin rûhu arş altında nûrdan bir köşk içinde idi. Köşkün kapısı
    açıldı, Ebû Bekrin rûhu çıkdı.
    Bana dedi ki,
    - Yâ Cebrâîl secde eyle. Sakın muhâlefet etme. Bunu üç kerre tekrârladı. Arkama
    üç kerre eliyle vurdu. O sırada kalbimden kibr ve enâniyyet ve inâd gitdi. Âdeme
    secde eyledim. Benden kibr ve enâniyyet, iblîse intikâl edip, Âdeme secde
    etmedi. Ebedî tard edilip, mel'ûn oldu ve ben de ebedî se'âdete kavuşdum. Yâ
    Muhammed 'sallallahü aleyhi ve sellem'! Ebû Bekr bu şeklde bana hoca olmuşdur,
    dedi.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER      KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:57 am

    Hazret-i Süleymân (a.s.) bir gün, deniz kenârında oturmuşlar idi. Bir karıncanın
    geldiğini gördü. Ağzında bir yeşil yaprak tutardı. Deniz kenârına ulaşdı. Sudan
    bir kurbağa çıkdı. O yaprağı karıncadan alıp, denize döndü. Karınca geri döndü.
    Karıncadan sordular ki,
    - Bunun hikmeti nedir.
    Karınca cevâb verdi ki,
    -Bu deryânın ortasında, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir taş halk
    etmişdir. O taşın içinde bir böcek halk etmişdir. Beni onun rızkına sebeb
    etmişdir. Ben her gün o nesneyi, ona yetecek kadar rızkı getiririm. Deniz
    kenârına ulaşdırırım. Allahü teâlâ hazretlerinin, kurbağa sûretinde yaratdığı
    bir meleği o rızkı benden alır, o böceğe verir. O böcek, Allahü tebâreke ve
    teâlâ hazretlerinin kudreti ile, fasîh dil ile söyler ki;
    -Sübhânallah ki, beni halk etdi, deniz ortasında ve taş arasında bana mekân
    verdi. Benim rızkımı unutmadı. İlâhî, ümmet-i Muhammedi ümîdsiz etme!
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER      KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:58 am

    Amr b. As r.a. anlatıyor:
    Hendek savaşından Mekke'ye döndüğümüzde, Kureyş'ten benim gibi düşünen bazı
    kimseleri bir araya getirdim. Onlar beni dinlerlerdi. Onlara:
    - Biliyorsunuz, Muhammed gittikçe kuvvetleniyor, hem de korkunç bir şekilde
    güçlenmektedir. Ben bu konuda birşey düşünüyorum. Acaba siz ne dersiniz? diye
    sordum. 'Görüşün nedir?' dediler. Ben de:
    - Beraberce gidelim Habeş Kralı Necaşi'ye sığınalım, onun yanında olalım. Eğer
    Muhammed bizim kavmimize galip gelirse, biz Necaşi'nin yanında kalırız. Onun
    elinin altında olmamız, Muhammed'in elinin altında olmaktan daha iyidir. Eğer
    bizimkiler galip gelirse, zaten bizi biliyorlar. Onlardan bize sadece iyilik
    gelebilir, dedim.
    Arkadaşlarım bunun tek yol olduğunu söylediler. Bunun üzerine ben: 'O halde,
    Necaşi'ye vereceğimiz hediyeleri hazırlayınız.' dedim.
    Necaşi'nin hoşuna gidecek hediyelerin başında tabaklanmış deri vardı. Biz de ona
    çokça deri topladık. Sonra Mekke'den yola çıkıp, Necaşi'ye vardık. Biz orada
    iken, Amr b. Ümeyye de geldi. Hz. Peygamber, Amr'ı Necaşi'ye Cafer ve
    arkadaşları için göndermişti. Amr, Necaşi'nin yanına girdi, sonra da çıktı.
    Arkadaşlarıma dedim ki:
    - Bu zat Amr b. Ümeyye'dir. Eğer Necaşi'nin yanına girip de onu bana teslim
    etmesini istesem, o da onu bana verse de onun boynunu vursam, Kureyşliler bunu
    bir mükâfat gibi kabul ederler. Çünkü böylece Muhammed'in elçisini öldürmüş
    olurum.
    Bu fikirle Necaşi'nin huzuruna girdim. Daha önce yaptığım gibi secde ettim. O
    da:
    - Dostum Amr'a merhaba, dedi. Bana memleketinden bir hediye getirdin mi?
    - Evet ey kral! Sana birçok deri getirdim.
    Sonra derileri Necaşi'ye takdim ettim, hoşuna gitti. Dedim ki:
    - Ey kral! Ben yanından çıkan bir kişi gördüm. O, bize düşman bir kişinin
    elçisidir. Onu bana ver ki öldüreyim. Çünkü o bizim ileri gelenlerimizden birçok
    genci öldürdü.
    Necaşi müthiş öfkelendi. Sonra eliyle burnuma vurdu. Zannettim ki burnum
    kırıldı. Eğer yer açılsaydı korkudan girerdim. Dedim ki:
    - Ey kral! Eğer hoşuna gitmeyeceğini bilseydim, bunu senden istemezdim. Necaşi:
    - Kendisine, Musa'ya gelen en büyük Namus'un (Cebrail'in) geldiği bir kişinin
    elçisini sana vermemi nasıl isteyebilirsin?
    - Ey kral! Gerçekten böyle midir?
    - Behey azaba uğrayasıca, beni dinle de ona tabi ol! Çünkü o, Allah'a yemin
    ediyorum, Hak üzeredir ve kendisine karşı gelenlere, tıpkı Hz. Musa'nın Firavun
    ordusuna galip geldiği gibi galip gelecektir.
    - O halde, onun namı hesabına İslâm üzerine benimle biat eder misin? dedim.
    Necaşi evet dedi ve elini uzattı. İslâm üzerine Necaşi'ye biat ettim.
    Sonra arkadaşlarımın yanına vardım. Müslüman olduğumu gizledim. Daha sonra Hz.
    Peygamber'e gitmek üzere yola çıktım. Yolda Halid b. Velid'e rastladım. Bu
    hadise Mekke'nin fethinin biraz öncesindeydi. O da Mekke'den geliyordu. Ona:
    - Ey Eba Süleyman, nereye gidiyorsun? dedim.
    - Andolsun, iş açığa çıkmış ve başarıya ulaşmıştır. Kesinlikle o kişi
    peygamberdir. Gideceğim ve müslüman olacağım. Sen daha ne zamana kadar inat
    edeceksin? dedi. Ben de ona:
    - Andolsun ki ben de müslüman olmak için geldim, dedim.
    Halid'le beraber Medine'ye, Peygamber s.a.v.'e vardık. Halid benden önce
    müslüman oldu, biat etti. Sonra ben:
    - Ey Allah'ın Rasulü! Ben geçmiş günahlarımın affedilmesi üzerine -ki
    gelecektekileri de bilmiyorum- seninle biat ediyorum, dedim. Hz. Peygamber
    s.a.v.:
    - Ey Amr! Biat et ki, İslâm, İslâm'dan önceki bütün günahları silip süpürür.
    Hicretten önceki herşeyi hicretin sildiği gibi, dedi.
    Rasulullah s.a.v.'e biat ettikten sonra geri döndüm
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER      KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 2:59 am

    Mansur'un emriyle, Beytülmalın kasasını açmışlardı ve herkese oradan, bir miktar
    veriyorlardı. Şakrani de Beytülmaldan payını almak için gelenlerden biriydi.
    Fakat kimse onu tanıyamadığı için, kendisine bir pay almaya, vesilesi yoktu.
    Cedlerinden birinin köle olup Resul-i Ekrem (s.a.a)'in onu azat etmiş olması
    itibariyle bu azatlık unvanı ister istemez Şakrani'ye de, oradan miras kalmıştı
    ve onun için kendisine, 'Mevla Resulallah' yani Resulullah'ın azatlısı
    diyorlardı. Kendisine gelen bu unvan, Şakrani için, bir nevi intisab ve iftihar
    sayılıyordu. Bu yüzden o da kendisini, risalet hanedanına mensup sayıyordu.

    Bu arada, Şakrani'nin meraklı ve endişeli gözleri, Beytülmaldan kendisi için
    payını alacak bir, vesile aramaktaydı ki, İmam Sadık (a.s) 'ı gördü. Yanına
    giderek hacetini söyledi. İmam gitti uzun sürmedi. Şakrani için bir pay alıp
    bizzat getirdi onu Şakrani'nin eline verdiği zaman yumuşak bir dille ona, şu
    cümleyi söyledi:
    - İyi bir iş kimin tarafından yapılırsa yapılsın, iyidir fakat senin tarafından
    ve risalet hanedanına bağlı olduğun için daha iyi ve daha güzeldir. Kötü bir işe
    gelince, oda her kimse tarafından yapılırsa yapılsın, kötüdür fakat aynı
    intisabından dolayı, senin tarafından yapılırsa, daha çok kötü ve daha çok
    çirkindir.

    İmam Sadık (a.s) bu cümleyi buyurunca, İmamdın onun sırrından yani,
    ayyaşlığından haberdar olduğunu anladı. İmam onun, ayyaş olduğunu bildiği halde,
    kendisine sevgi gösterdi ve sevgisinin arasında, kusurunu da söyledi. Şakrani
    bundan çok utandı ve kendisini kınadı.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: Kıssadan Hisseler     KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 3:00 am

    Meşhur velilerden Habib-i Acemî k.s. zamanında, benzeri görülmemiş şöyle bir
    hadise yaşanmıştır:

    Horasanlı bir adam, evini onbin dirheme satarak, ailesiyle Basra'ya geldi.
    Oradan hacca gidecekti. Habib-i Acemî'yi buldu ve ondan şöyle bir istekte
    bulundu:

    - Ben eşimle hacca gidiyorum. Şu onbin dirhem parayı al da, Basra'da benim için
    uygun bir ev alıver.

    Horasanlı ve eşi Mekke'ye doğru yola koyuldu. O günlerde ise Basra'da müthiş bir
    kıtlık ve açlık başgösterdi. Habib-i Acemî Hazretleri ise elindeki emanet
    parayla gıda maddeleri alıp, sahibinin hayrına muhtaçlara dağıtmak zorunda
    kaldı. Adamın rızası olmazsa, parasını geri verecekti.

    Horasanlı, hac dönüşünde kendisine ev alınıp alınmadığını sordu. Habib-i Acemî
    dedi ki:

    - Rabbimden sana Cennet'te bahçeli bir ev alıverdim!

    Adam bu durumu eşine haber verdi. Kadın buna memnun oldu, fakat evin tapusunu da
    istedi. Horasanlı bu isteği iletince, Habib-i Acemî ona şöyle bir senet yazıp
    eline verdi:

    'Bismillah.. Bu senet, Habib'in Horasanlı için Rabbinden aldığı evin tapusudur.
    Allahu Tealâ bu evi Horasanlı'ya verecek ve Habib'i de borcundan
    kurtaracaktır...'

    Bu senedi aldıktan sonra adamcağız ancak kırk gün daha yaşadı. Ölmek üzereyken,
    bu tapu senedinin kefenine konulmasını vasiyet etti. Öyle yaptılar. Bir zaman
    sonra da kabrinin üzerinde, bir levhaya parlak bir yazıyla yazılmış şöyle bir
    yazı buldular:

    'Habib Ebu Muhammed'in falan Horasanlı için onbin dirheme aldığı evin beratıdır.
    Rabbi, Habib'in istediği evi Horasanlı'ya verdi ve Habib'i de borcundan
    kurtardı.'

    Habib Hazretleri bu yazıyı alıp okuyunca, levhayı öperek ve ağlayarak
    dostlarının yanına koştu: 'Bu Rabbimin bana olan beratıdır!' diye sevincini
    ifade etti.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


      KISSADAN HİSSELER Empty
    MesajKonu: KISSADAN HİSSELER     KISSADAN HİSSELER Icon_minitimeÇarş. Haz. 08, 2011 3:01 am

    Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
    - Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya
    başlayınca, Sokrat:
    - Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi
    öldürülseydim!
    ----------------
    Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve
    felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta
    zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla
    karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir...
    Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara
    çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
    - Ben çekilirim!!
    ----------------
    Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri
    incelemesi için
    Sheaksper'a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
    - Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın,
    sadece şemsiye yapın..
    ----------------
    Meşhur bir filozofa:
    - Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden
    bu kadar fakirsiniz, diye sorulduğunda:
    - Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.
    ----------------
    Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
    - Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç
    düşündünüz mü? Hiç
    kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle
    bir vergiyi seve seve öder.
    Kral, alaylı alaylı gülerek:
    - Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş.
    Bu buluşunuza karşılık,sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
    ----------------
    Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye
    hasımlarından biri:
    - Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için
    biraz büyük değil mi?
    Galile:
    - Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için
    biraz büyük ama,
    seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
    ----------------
    Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir
    muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
    - Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
    zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
    - Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
    ----------------
    Bir toplantıda bir genç M. Akif küçük düşürmek için:
    - Affedersiniz, siz veteriner misiniz? demiş. M.
    Akif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
    - Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
    ----------------
    İdam edilmek üzere olan bir mahkuma:
    - Diyeceğin bir şey var mı? diye sorduklarında:
    - Bu bana iyi bir ders oldu!!
    ----------------
    Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi
    sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında,
    vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
    - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
    Vezir:
    - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
    - Bende bilirim.
    ----------------
    Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans
    topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip
    telaşla:
    - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
    Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
    -Bizde onlara yaklaşıyoruz.
    ----------------
    Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanır mısınız?
    Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların
    başarısını neyle açıklardım
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
     
    KISSADAN HİSSELER
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
     :: Dini Hikayeler.-
    Buraya geçin: