En son konular | » Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- ByeCuma Ara. 14, 2012 7:05 am tarafından AyMaRaLCaN» Bir Sarkisin Sen Cuma Ara. 14, 2012 7:03 am tarafından AyMaRaLCaN» MerHaba MerHaba :)Cuma Ara. 14, 2012 6:58 am tarafından AyMaRaLCaN» Azerbaycan Yemekleri,Azerbaycan Yemek Kültürü,Azerbaycan MutfağıCuma Ara. 14, 2012 6:49 am tarafından AyMaRaLCaN» ORHAN AFACAN SIIRLERI Tas Atan CocuklarCuma Kas. 30, 2012 7:48 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Bu Mezarda Bir Garip VarCuma Kas. 30, 2012 3:51 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Bizden Geriler (Gam Kasavet)Cuma Kas. 30, 2012 3:49 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Benim HayatımCuma Kas. 30, 2012 3:48 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Babasını (Bir Fakirin Hatırını)Cuma Kas. 30, 2012 3:46 am tarafından AyMaRaLCaN |
Istatistikler | Toplam 7 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: AyBüke
Kullanıcılarımız toplam 28063 mesaj attılar bunda 19753 konu
|
Sosyal yer imi |
www.ay-maral-can.yetkin-forum.com
Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın |
|
akısı | |
| | Gebelik ve Annelik | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Gebelik ve Annelik Perş. Haz. 09, 2011 1:27 pm | |
| Hamilelikte Oruç, Hamileler Oruç Tutabilir Mi, Hamilelerin oruç tutması
Hamileler Oruç Tutarken Hangi Sorunlar İle Karşılaşabilir?
Özellikle günlerin kısa olduğu sonbahar ve kış ayları hamileler için oruç tutabilecekleri en elverişli aylar Yaz ayları özellikle oruç ve açlık süresinin daha uzun olması nedeniyle aşırı sıvı kaybının yaratacağı sorunlar daha sıklıkla görülebiliyor Oruç tutan hamilelerde meydana gelebilecek başlıca sorunlar dehidratasyon olarak adlandırılan vücudun aşırı sıvı kaybı, aşırı kan şekeri düşmesi ve uzun süren açlığa bağlı yağ dokularının yıkılması ile meydana gelen ketosis durumudur Oruç tutan anne adaylarında özellikle 5 aydan sonra bebeğin büyümesi ile kalori ihtiyacı ve anneden bebeğe geçen şeker miktarı artar Eğer bebeğe geçen bu madde (şeker) yerine konamazsa o zaman anne adayında ani şeker düşmesi yani hipoglisemi meydana gelebilir Bu durum anne adayında -en azından şekerli bir sıvı içirilmezse- olumsuz sonuçlar doğurabilir Annedeki kan şekeri düşmesi bebeğin de sıkıntıya girmesine neden olabilir
Oruç gibi uzun süre aç kalmak var olan yağ depolarındaki yağların yıkılmasına ve keton denen artık maddelerin kana karışmasına neden olurKetonlar rahatlıkla plasentayı geçerek bebeğe ulaşır Anne adayı uygun beslenme şartlarını yerine getirmezse sürekli ketonların kanda olması bebeğin başta beyin olmak üzere birçok sistemi olumsuz etkiler
Hamilelik Aylarına Göre Orucun Etkisi Nelerdir? Hamileler Ne Zaman Oruç Tutabilir?
Hamilelik aylarına göre orucun etkisini ve oruç tutan anne adaylarının dikkat etmesi gereken durumları şöyledir:
İlk 3 ayda genelde bulantı ve kusmayla birlikte anne adayı yeterince beslenemez Ayrıca hamilelerin oruç tutmasıyla birlikte özellikle sıvı yetersizliği, hipoglisemi ve ona bağlı bayılma veya aşırı halsizlik çok daha belirginleşir
3 ve 5aylar arasında daha rahat hamilelik yaşanması nedeniyle oruç için en uygun hamilelik ayları 3 ve 5 dir
Son aylar bebeğin hızlı büyüdüğü ve kilo aldığı dönemlerdir Bu aylar da uzun süren açlıklar hem bebeğin az kilo almasına, hem şeker düşmesine, aşırı sıvı kaybına bağlı olarak bebekte sıkıntı ve bazen bebek kaybı olabilir Bu dönemde özellikle dikkat edilmelidir
Anne adayının hamilelikle birlikte ilave bazı tıbbi sorunları da mevcutsa oruç tutmak ciddi sorunları tetikleyebilir Bunlar şeker hastalığı, hipertansiyon, aşırı kansızlık ve erken doğum tehdidi gibi durumlardır Bu sorunlar varsa oruç tutmak oldukça zararlı ve tehlikeli sonuçlar doğurabilir
Oruç tutan anne adayları; özellikle aşırı baş dönmesi, baygınlık hissi veya bayılma gibi belirtiler gösterirse mutlaka uzanmalı ve şekerli bir sıvı almalıdırlar Eğer tedbir alınmazsa ve gerekli sıvı ve şeker desteği sağlanmazsa annede beyinle ilgili sorunlar ve halisünasyon görülebilir Bebekte ise ani kan şekeri düşmesine bağlı kalp ritminde bozulma ve bazen bebek kaybına neden olabilir
Oruç Tutan Anne Adayları Nelere Dikkat Etmeli, Hangi Gıdaları Almalı ?
• Oruç tutan anneler yeterli sıvı almalıdırlar Ortalama 2 litre sıvı alınması gerekir Bu sıvının tamamına yakını mutlaka su olmalı ve buna ilaveten soda alınarak kaybolan elektrolitler yerine konulabilir Kafeinden uzak durulmalıdır • Yemeklerdeki yağ miktarı düşük olmalıdır Kızartmalardan uzak durmak gerekir Özellikle taze sebze ve meyvelerin tüketilmesine önem verilmelidir • Günlük kalori ihtiyacı mutlaka alınmalı ve gün içinde alınması gereken kalori ihtiyacı iftar ve sahur arasında dağıtılmalıdır • Ramazan süresince mutlaka istirahata önem verilmeli, aşırı egzersizden kaçınılmalıdırÖzellikle son aylarda eğer bebek hareketlerinde azalma olursa mutlaka kadın doğum uzmanı bilgilendirilmeli ve gerekirse bebeğin sağlığı kontrol edilmelidir • Son aylarda oruç tutan anne adaylarının hamilelik kontrolleri daha sık aralıklarda yapılmalıdır Anne adaylarının özellikle alması gereken gıdalar:
Demir Özellikle C vitamini içeren gıdalarla alınırsa emilimi artar Demirden zengin gıdalar • Karaciğer, kırmızı et ve hindi eti • Kuru baklagiller, lifli yeşil sebzeler, kuru üzüm, erik ve kayısı • Fındık ve badem
Folik asitden zengin besinler Ispanak, pancar, şalgam, böbrek ve karaciğer, kırmızı et, beyaz unlu ürünler ve yumurta
Kalsiyum Kalsiyumdan zengin besinler – süt, yoğurt, peynir, balık ve kemikleri, brokoli, baklagiller, tahin, badem ve tahıllar
Ramazan ayında oruç tutmak isteyen anne adaylarının hamileliklerini takip eden doktorları ile bu durumu görüşmeli ve mutlaka fikirlerini almaları gerekir | |
| | | AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Hamilelik döneminde tatlandırıcı kullanabilir miyim Cuma Haz. 17, 2011 1:39 pm | |
| Hamilelik döneminde tatlandırıcı kullanabilir miyim
Üç aylık hamileyim. Hamilelik döneminde şekerim yüksek seyrediyor. Çay ve kahve gibi içeceklerle birlikte şeker yerine tatlandırıcı alabilir miyim? M.A./Adana
Gebeler tatlandırıcı alabilir Hamilelikte tatlandırıcı kullanılmasıyla ilgili herhangi bir sakınca yok. Ancak günde 10 taneyi geçmemeniz gerekiyor. Bu tip tatlandırıcılar günde 10 taneden fazla alındığı zaman verdiği kalori miktarı, şekerin verdiği kalori miktarı ile eşdeğer olmaktadır. Bu da yapmış olduğunuz diyet uygulamasını başarısız kılmaktadır. Bu tatlandırıcıların türleri de önemlidir. Eğer başka bir rahatsızlığınız yoksa doktorunuza da danışarak tatlandırıcı kullanabilirsiniz. | |
| | | MaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 27/03/10
Mesaj Sayısı : 6713
Rep Gücü : 18340
Rep Puani : 218
| Konu: Gebelikte Zehirlenme Tehlikesi Paz Ağus. 07, 2011 10:52 pm | |
| Gebelikte Zehirlenme Tehlikesi
Gıda zehirlenmesine benzemez... Gebelik zehirlenmesi aslında bildiğimiz türden bir zehirlenme değildir. Asıl adı “pre-eklampsi” olan bu durum dilimize gebelik zehirlenmesi olarak geçmiştir.
Milliyet'te de yer alan habere göre, eklampsi “kasılma” anlamına gelmektedir. Bu kasılmalar sara nöbeti benzeri bir şekilde görülür ve gebelikte geçirilen türün adıdır. Pre-eklampsi ise bu dönemin öncesidir. Yani gebelik zehirlenmesi eklampsi şeklinde seyreden bir hastalığın hemen öncesindeki durumdur.
Gebelik zehirlenmesi idrar yollarıyla protein yani albümin kaybı, yüksek tansiyon ve ödemlerle seyreden bir hastalıktır. Anne adayı ve bebek ciddi anlamda zehirlenebilir.
Bu hastalık gebelikte ortaya çıkar ve ciddi sonuçlar da doğurabilir.
Kimlerde görülür?
Gebelik zehirlenmesinin 2 tane tipi vardır: birinci doğuma yakın tipi, ikincisi ise 30. haftanın öncesinde görülen tipidir. Doğuma yakın olan %6 anne adayında görülür ve belirtisiz seyreder.
Risk grubu:
— Özellikle ilk doğumu yapacak olan 18 yaş altı veya 37 yaş üstü kadınlar — Çoğul gebelikler — Kilolu hamileler veya hamilelik esnasında fazla kilo alanlar — Yumurtlama sorunu olanlar
30. haftadan önce ortaya çıkan ise daha ciddidir ve hayati tehlikesi vardır. Çoğunlukla erken doğumla sonuçlandırılır. | |
| | | MaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 27/03/10
Mesaj Sayısı : 6713
Rep Gücü : 18340
Rep Puani : 218
| Konu: Gebelikte Böbrek Taşı Tedavisi Paz Ağus. 07, 2011 10:53 pm | |
| Gebelikte Böbrek Taşı Tedavisi
Her 150 hamileden biri bu sorunu yaşıyor Yaklaşık olarak her 150 gebeden biri böbrek taşı problemi yaşamaktadır. Gebelerde tespit edilen taş sıklığında bir artış olmasa da var olan taşlar gebelik ile beraber idrar kanallarındaki gevşeme nedeniyle daha sık olarak idrar kanalına düşerek ağrılı tabloların yaşanmasına neden olmaktadır. Üroloji Uzmanı Op. Dr. Levent Gürkan gebelikte böbrek taşı tedavisi ve yeni tedavi yöntemleri ile ilgili en önemli soruları yanıtladı!
Gebelik zamanında taş olmasa bile böbreklerde belli bir miktar şişliğe rastlamak doğal kabul edilmektedir. Bunun nedeni idrarı böbrekten idrar kesesine ileten kanalcıkların gebelik ile büyümüş ana rahmi nedeniyle sıkışması yanında gebelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler de idrar kanallarını gevşetip görece şişkinliğe katkıda bulunmasıdır. Böbreklerdeki doğal kabul edilen bu şişlik gebeliğin 6 ila 10.haftasında başlar ve doğumdan sonra 6.haftaya kadar şişlik sürebilir. Bu tür şişlikler ağrıya neden olmazken tek taraflı ağrıya neden olan böbrek şişlikleri ise taş şüphesi doğurmalıdır.
Tanısı atlanmış bir böbrek taşı gebelerde böbreklere zarar vermek dışında erken doğuma, preeklampsi veya izole yüksek tansiyona neden olabileceğinden, dikkatli olunarak ağrısı olan gebelerin taş açısından değerlendirilmeleri ve tanı atlanılmaması önemlidir.
Gebelikte böbrek taşı tanısı koymak neden zordur Gebelikte taş tanısını koymak gebe olmayan hastalardaki kadar kolay değildir. Böbrek taşının klasik bulguları olan yan ağrısı, bulantı, kusma ve sık idrar yapma hissi gebelerde taş hastalığı olmadan da görülürken, gebelerde büyüyen ana rahmine bağlı olarak taş ağrıları bel ve kasık gibi klasik konumlarından farklı noktalarda hissedilerek ağrının doktor tarafından yorumlanmasını da güçleştirebilir.
Gebelikte hangi yöntemlerle teşhis konabilir? Fizik muayenedeki güçlük yanında gebede taş tanısı sırasında kullanılabilecek görüntüleme yöntemleri de sınırlıdır. Özellikle bilgisayarlı tomografi (BT), intravenöz pyelografi (IVP), floroskopi gibi radyasyon içeren görüntüleme yöntemlerinin belli bir dozun üzerinde kullanılması anne karnındaki bebeğin bedensel ve zeka gelişimine olumsuz etki etmenin yanında kanser riskinin artmasına da neden olmaktadır. Bu radyasyon içeren yöntemlerin gebelerde, sadece diğer yöntemlerle tanı konulamayacak kadar karmaşık ve anne veya bebeğin hayatını tehdit eden durumlarda kullanılması uygun olacaktır.
Buna karşın radyasyon içermeyen bir yöntem olan ultrason anne karnındaki bebek için güvenlidir ve dolayısıyla taş şüphesi olan gebelerde ilk tercih edilen görüntüleme yöntemi olarak rahatlıkla kullanılabilmektedir. Gebelik döneminde doğal olarak gelişmiş olan böbrek şişliği veya henüz şişliğe neden olamayacak kadar yeni tıkanıklığa yol açmış taşlarda ultrasonun tanı koyma yeteneği belirgin olarak düşmektedir. Manyetik rezonans görüntüleme (MR) gebelerde güvenle kullanılabilecek bir görüntüleme yöntemidir. Bu yöntem ile böbreklerde ve idrar kanallarında oluşan değişiklikler net olarak görüntülenebilmektedir. MR ile yaşanan sorun taşın kendisinin MR’da belirgin bir görüntü vermemesidir. Bu nedenle MR idrar kanalında bir tıkanmanın olduğunu net olarak gösterebilirken darlığın nedeni hakkında net bir bilgi verememektedir. Sonuç olarak böbrek taşından şüphelenilen bir gebede ilk tercih edilen görüntüleme yöntemi ultrason iken, tanısı konulamamış vakalarda MR, BT ve IVP’nin de sınırlı kullanım alanı vardır.
HER HASTA İÇİN KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ PLANLANMALI
Gebelerde böbrek taşı tedavisi nasıl yapılır
Tanısı konulmuş taşlarda hastanın genel durumu, gebeliğin süresi, taşın büyüklüğü ve konumu tedavinin genel hatlarını belirler. Her şeyden önce bilinmelidir ki taşların yaklaşık %70 kadar büyük bölümü ağızdan ilaç tedavisi ile takip edildiğinde kendiliğinden düşer. Bu nedenle ağrısı ve bulantısı ağızdan alınan ilaçlarla kontrol edilebilen ve böbrek şişliği kritik düzeyde ilerlemeyen tüm gebeler takip edilmektedir. Genel durumu kötüleşen, ağrısı ve bulantısı ağızdan alınan ilaçlarla kontrol edilemeyen hastalarda ise ek tedavi yöntemlerine yönelmek gerekmektedir. Tedavide temel amaç hamile anne adayına ve karnındaki bebeğine zarar vermeden idrar akımının tekrar sağlanması ve bunun ile birlikte ağrı ve bulantının kontrol altına alınmasıdır.
Geleneksel olarak bu yönde yapılan ilk tedavi üreteral stent takılması olmuştur. Bu işlemde böbrek ile idrar kesesi arasında taş ile tıkanmış olan kanala taşın yanından geçecek şekilde bir kateter, bir lastik boru takılmaktadır. Bu lastik boru gebelik süresince hasta içinde kalmakta ve birçok gebede sıkıntıların gebelikten sonra yapılacak kesin tedaviye kadar ertelenmesini sağlamaktadır. Bazı gebelerde ise bu takılan boru taş ağrısını kesmekte yetersiz kalmakta, idrar kesesinde hassasiyete ve ağrıya neden olmakta, sık tuvalete gitme ihtiyacı ile gebenin hayat kalitesini belirgin olarak düşürmektedir. Dışarıdan ses dalgaları ile taş kırma yöntemi olan ESWL’nin gebelerde kullanımı sakıncalıdır.
Son dönemde endoskopik aletlerde ve lazer teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak bu hastalar artık üreteral kateterlere mahkûm değildir. Ucunda ışık ve kamerası bulunan üreteroskop adı verilen özel cihazlarla idrar deliğinden girilerek direkt görüş altında idrar kanalı boyunca ilerlenmekte ve taş ile karşılaşıldığında lazer ile parçalanmaktadır. Üreteroskop adı verilen bu cihazların genel kullanımda olanları rijit, sadece 5-7 derece eğilmeye izin veren metal modelleridir. Oysaki gebelerde, özellikle ileri gebelik haftalarında rahimleri belli bir boyutun üstünde olduğunda bu bükülemeyen modellerle tedavi güçleşmektedir. Fleksible adı verilen bir sonraki nesil bükülebilir üreteroskoplarla tedavinin gebelik döneminde de sunulması gündeme gelmiştir. Bükülebilirlikleri ile ana rahminin baskısı altındaki idrar kanalında rahatça ilerleyen bu cihazlarla hasta %70 ila 100 arasında başarı ile taştan arındırılmaktadır. Hastalar açısından yüksek konfor sağlayan bu yöntemin gebelerde taş tedavisinde altın standart olması beklenmektedir. alıntıdır | |
| | | MaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 27/03/10
Mesaj Sayısı : 6713
Rep Gücü : 18340
Rep Puani : 218
| Konu: Endometriozis, Halk Arasında Bilinen Adıyla Çikolata Kistleri Paz Ağus. 07, 2011 10:54 pm | |
| Endometriozis, Halk Arasında Bilinen Adıyla Çikolata Kistleri
Endometriozis; yani halk arasında bilinen adıyla çikolata kisti. Endometriozis hastalığı adını rahim içini döşeyen endometrium isimli dokudan alır. Endometrium, aylık hormonal değişikliklere cevap vererek, ortalama 28 günde 1 gelişir ve dökülür.
Genellikle ilk 14 günde muhtemel bir gebelik için kalınlaşan bu doku, gebeliğin gelişmemesi durumunda giderek incelir ve kanayarak dökülür. Endometriumdaki bu değişikliği sağlayan etmen, yumurtalıkların ürettiği estrojen ve progesteron hormonlarıdır. Kadınlarımızın normal adet döngüsü biyolojik olarak bu şekilde gelişir. Endometriozis söz konusu olan hastalarda ise bu döngü farklı yaşanır. Normal şartlarda rahim duvarının içinde gelişen endometrium, rahim boşluğunun içinde farklı bir yerde, aynen rahim içindeki doku gibi hormonlara cevaben değişiklikler gösterir, benzer şekilde çoğalır, gelişir ve kanayarak dökülür.
Bu doku; • Yumurtalıklara, • Tüplere, • Rahim dış yüzeyine, • Rahim arkasındaki karın boşluğuna, • Barsak yüzeylerine, • İdrar torbasına, • Kalın barsağın son kısmına (rektum), • Karın zarına (periton) yerleşebilir. Bazen de, yumurtalıklarda gelişen endometriotik doku kistleşerek “endometrioma” denen yapıyı oluşturabilir.
İşte bu kistler halk arasında çikolata kisti olarak bilinir. Endemetrioziste, karın zarında aylık olarak izlenen kanamalar, giderek karın içi organlarda ve genital organları içeren pelvik boşlukta yapışıklıklara neden olur. Çok ileri olgularda ise pelvikte yer alan yumurtalıklar, tüpler, rahim ve bunların çevresindeki barsaklar birbirlerinden ayrılamayacak denli yoğun yapışıklık halinde bulunurlar. Bu sebeple kadınlarımızın yılda en az 1 kez jinekolojik muayeneden geçmesini sık sık dile getiriyorum.
Aksi taktirde endometriozis gibi erken safhada müdahalesi kolay bir rahatsızlık, istenmeyen sonuçlar doğuran bir kabusa dönüşebilmekte. Yumurtalığa yerleşen kist takipsiz ve tedavisiz kalırsa yumurtanın alınmasına sebep olabilir; yumurtanın kalitesi ve döllenme kabiliyetini engeller, kaliteli embriyo üretimini engeller. 3 cm’e kadar olan endometriozisler alınmamalıdır. 3 cm’den büyük kistlerde gerekirse operasyon yapılmalıdır.
Çünkü ameliyat yumurtalığın içindeki yumurtaların telef olmasına sebep olur. Bu durumda operasyona son çare olarak başvururuz. Endometriozisin belirtilerine gelecek olursak; hastalığın en önemli belirtisi karın ve kasık ağrılarıdır. Bu ağrı ilişki sırasında, idrar yaparken, barsak hareketleri sırasında ya da adet kanamalarının hemen öncesinde ya da adet kanaması sırasında olabilir. Diğer önemli belirti ise gebe kalamama durumudur Sevgili Okurlar.
Gerçekten de endometriozis, infertil kadınların üçte birinde izlenmektedir. Çok ağrısı olan kadınlarda hastalık hafifken, hiç ya da az ağrısı olan kadınlarda hastalık ileri evrelerde ve ciddiyette olabilmektedir. Endometriozisi olan kadınlar gebe kaldıklarında şikayetlerinin azaldığını ifade etmektedirler. Gerçekten de endometriozisi tedavi etmek için kullanılan bir çok ilaç ve tedavi şekli, gebelikteki hormonal durumu taklit etmektedir. Endometriozis erken dönem teşhis edildiğinde kolay tedavi edilebilen ancak tekrarlama olasılığı olan bir rahatsızlıktır.
Tedavi hastalığın yaygınlığı, belirtilerin şiddeti ve çocuk isteğine göre değişir. Hormonal tedavi ağrıyı ve yeni endometriotik dokuların gelişimini engellemek için kullanılabilir. Bu yöntem ile yeni yapışıklıkların oluşumu da kısmen önlenebilmektedir. Cerrahi yöntem ise yumurtayı harabiyetten korumak amacıyla en son yöntem olarak saklı tutulur ancak, çoğu ciddi olguda tedavi için en iyi tercihtir. İlk seçenek her zaman laparoskopik (kapalı ameliyat tekniği) yöntemdir fakat, yaygın ve ileri yapışıklıkların olduğu olgularda açık ameliyatla müdahale daha uygun bir yöntemdir. Cerrahi ile pelvis ve karın boşluğunda bulunan tüm endometriotik odaklar ve yapışıklıklar açılır ve elektrokoter ile yakılır. Tedaviler sonrası ağrı ve çocuk sahibi olamama durumu ortadan kalkar, gerek hormonal gerekse cerrahi tedavi sonucu yüz güldüren sonuçlar elde edilir. Maalesef doğası gereği tekrarlama olasılığı olan endometriozisten tamamen kurtulmak mümkün değildir. Ancak uygun tedavi şekilleri ile hastalığın kötü etkilerinden korunmak mümkün olabilmekte…
Prof. Dr. Hakan ŞATIROĞLU Kadın Hastalıkları ve Doğum | |
| | | | Gebelik ve Annelik | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |