İnsan sadece etten, kemikten ve kandan yapılmış bir hücreler yığını değildir. Onun fizik yapısından başka, bundan çok daha mükemmel bir ruh dünyası vardır. Öyle ki, yüz şeklinden (simasından), parmak izinden ve sesinden tutunuz da; arzularına, hayallerine, hislerine ve davranışlarına kadar uzanan geniş bir çizgi üzerinde, biri birine tıpa tıp benzeyen iki insan gösteremezsiniz. Her insan, kendine has özellikleri olan ayrı bir dünyadır. Bir insanı tarif ederken, fiziki özelliklerinden ziyade "karakter" adı verilen ruhi özelliklerini sıralarız. Ruhsal yapımızı korumalıyız. Akıl yapımızın bozulmaması için onu korumalı ve geliştirme çalışmalarına yer vermelidir. Kitap okumak, bulmaca çözmek, açık havada gezinmek, sorunlar üzerine aşırı yoğunlaşmamak, alkol ve diğer zararlılardan uzak durmalı...vb.
* Sinir sistemi ve ruh hastalıklarının mekanizması:
İnsanın iç ve dış organlarını hareket ettiren, her türlü tehlikelere karşı korunmasını temin eden "sinir sistemi"dir. Vücudun her tarafına dağılmış olan sinirler, "merkezi sinir sistemi" dediğimiz beyin ve omuriliğin kontrolü altındadır. Merkezi sinir sistemi, sadece fiziki hareketlerimizi idare etmekle kalmayıp, olaylar karşısında davranışlarımızı, duygularımızı ve tepkilerimizi de kontrol eder. Sinir sistemi, korku, endişe, panik ve sıkıntı gibi negatif duygular tarafından aşırı yüklendiği zaman iç ve dış organlarımıza giden emirlerde, aksamalar başlar. Bu durumda derhal "para sempatik sinir sistemi" harekete geçerek "sempatik sinir sistemi"ni aşırı yüklenmelere karşı korur. Ancak, negatif duyguların baskısı devamlı ve aşırı olursa; para sempatik sinir sistemi yorgun düşerek görevini yapamaz hale gelir. İşte o zaman kişi ümitsizliğe kapılmaya, insanlara ve kendine olan güvenini yitirmeye başlar. Eğer onu bu ümitsizlikten kurtaracak güçlü bir inancı ve karşılaştığı problemleri çözmede yardımcı olacak dostları da yok ise; ruh sağlığı tehlikede demektir. Bu durumdaki bir insan, ya toplumdan uzaklaşarak kendi içine kapanacak; ya da her şeye kızan, alınan saldırgan bir kişilik gösterecektir.
* Sinir hastalıkları mütehassısı Dr. Edward Frederik de şöyle diyor:
Tıp aleminde tekamül ettirilen ilaçlara, cerrahiye ve psikolojik tedaviye cevap vermeyen bir çok hastaların, topal, çolak, kör ve sağırların şifaya kavuşturulmalarında başka mucizevi yollar bulunduğunu artık kabul etmeliyiz.
* Nobel tıp armağanı sahibi Dr. Alexis Carrel ise şunları kaydediyor:
"Namaz, vücudun sistem ve organlarında öylesine bir canlılık meydana getirir ki, bu günümüze kadar bilinen en muazzam bir zindelik kaynağıdır. Bir doktor sıfatıyla, bir çok hastalar gördüm ki, mütehassıs doktorlar onları şifaya kavuşturamadı.