Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGüncel KonularGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
»  Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:05 am tarafından AyMaRaLCaN

» Bir Sarkisin Sen
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:03 am tarafından AyMaRaLCaN

» MerHaba MerHaba :)
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:58 am tarafından AyMaRaLCaN

» Azerbaycan Yemekleri,Azerbaycan Yemek Kültürü,Azerbaycan Mutfağı
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» ORHAN AFACAN SIIRLERI Tas Atan Cocuklar
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 7:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bu Mezarda Bir Garip Var
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:51 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bizden Geriler (Gam Kasavet)
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Benim Hayatım
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Babasını (Bir Fakirin Hatırını)
 Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:46 am tarafından AyMaRaLCaN

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Istatistikler
Toplam 7 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: AyBüke

Kullanıcılarımız toplam 28063 mesaj attılar bunda 19753 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Similar topics
    Sosyal yer imi
    Sosyal yer imi reddit      

    www.ay-maral-can.yetkin-forum.com

    Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın
    En bakılan konular
    Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
    Türkmenistan (3) - Türkmen İsimleri
    Sinezenler..Sözleri
    Bir Sarkisin Sen
    Azərbaycan dili → Bəzi sait səslərin tələffüzü
    Radyo icin Tema Resimleri Resimler Resim
    MerHaba MerHaba :)
    ŞİİR DİNLETİSİ SUNU METNİ
    Çok Güzel Kalp Resimler,i Güller ve Kalpler,
    Azerbaycan Bayragi

     

      Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...

    Aşağa gitmek 
    Sayfaya git : Önceki  1, 2
    YazarMesaj
    AyMa®aLCaN
    Admin
    AyMa®aLCaN


    Üyelik tarihi : 11/03/11

    Mesaj Sayısı : 1651

    Rep Gücü : 3498

    Rep Puani : 51


     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Empty
    MesajKonu: Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimePtsi Ara. 26, 2011 10:31 am

    Konunun ilk mesajı :

    Agatha Christie
    POLİSİYE ROMANLARININ EN BÜYÜK DUAYENİ...



    Yeni kitaplarda iki polisiye metin üzerinde durunca, eski kitapları da aynı konuya ayırmak anlamlı olur diye düşündüm. Ve tabii, aklıma ilk gelen isim, her ne kadar “yüksek edebiyat” ile karışık polisiyeden hoşlanan bazı okuyucular için “derinlikli” olmasa bile, bu türün kraliçesi Agatha Christie oldu. Agatha CHRISTIE(1890-1976), cinayet edebiyatının “ölüm düşesi” diye anılır. 1926 yılında başlayan edebiyat yaşantısında, bir çoğu sinemaya da aktarılan 84 roman yazdı. Bir kaç ay önce, ölümünden yaklaşık 20 yıl geçtikten sonra, hiç yayınlanmamış 7 öyküsünü okumuştık Altın Kitaplar’dan. Geçtiğimiz hafta ise, 1934’de sahnelenmek amacıyla yazdığı, ve ilk kez kitaplaştıran “Acı Kahve”siyle tanıştık. Bu yazı ise, belirli bir romanını değil, genel olarak Agatha Christie’yi tanıtmayı amaçlıyor.

    Klasik Polisiye Metin
    Detektif romanının klasik biçiminin öncüleri E.A.Poe ve Conan Doyle’du. Poe ve Doyle için asıl konunun, suç ve cinayetten önce, “esrar” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Onların ilgi alanları toplumsal veya hukuksal düzeyleri irdelemek değil, analitik çözümlemeler yapmak, rasyonel aklın sınırlarını zorlamaktı (bu nedenle, polisiye edebiyat Aydınlanma düşüncesinin bir ürünü olarak da gösterilir). Bu yazarların açtığı yoldan gidenlerin yoğunlaştığı iki paylaşım savaşı arasındaki yıllar –1920’den 1940’lara kadar olan dönem- polisiye edebiyatın “altın çağı”dır. “Altın Çağ” boyunca, A.Christie, D.Sayers, Chesterton, Van Dine, J.D.Carr, Ellery Queen gibi ustaların ard arda sıralanan eserleri ile, esrarın yanı sıra cinayeti de konu alan “klasik polisiye roman”, bir tür olarak şekillendi.

    Klasik dönem metinlerinin ortak özelliği olay, zaman, mekan birliğini gözeten kurgularındadır. Belli bir mekanda ve kısa bir zaman içinde, az sayıda karakter cinayet olayı etrafında bir araya gelirler. Cinayetin çözümü, genellikle profesyonel olmayan detektif tarafından “beyin fırtınası” ile çözülür. Poe ve Doyle’da olduğu gibi, aklın üstünlüğü öne çıkarılır. Olayların düzgün bir sıralama -zaman akışı- ile birbirini kovaladığı ve bakış açısının birinci ya da ikinci tekil şahsa göre düzenlendiği anlatı tarzı olarak adlandırılan klasik gerçekçi metin, neredeyse bütün polisiye yazımına egemen olmuştur. Bu anlamda, polisiyelerin dili birbirine çok yaklaşır.

    Agatha Christie Uslubu
    İyi bir polisiye yazar, “oyunu kuralına göre oynayandır”. Bu kural, “aldatmadan şaşırtmadır”, ve A.Christie, bütün detektif romanları yazarları içinde, kuralın en başarılı temsilcisidir. Elbette, 500 milyonluk dünya satışı ile, alanının tartışmasız birincisi, kraliçesi olduğunu da eklemek gerekiyor. “Ölüm düşesi”, Türkiye’de uzun yıllar çok popüler olmuştu, öyle ki, adlarını bilmediğimiz bazı yerli yazarlarımız tarafından, sahte Christie romanları bile yazıldı, yayınlandı. Polisiye romanlar üzerine çalışmaları ile tanıdığımız Erol Üyepazarcı ile yapılan söyleşiden aktarıyorum, yazarın 84 özgün romanı olmasına rağmen, Üyepazarcı’nın arşivinde –Türkçe basılı- yüz otuz adet ayrı ve A.Christie imzalı kitap bulunuyor.

    Agatha Christie, klasik polisiyelerin eski yunan trajedyalarından aldıkları olay, zamandan ve mekan birliğini tekrarlar. Bir tek olay –cinayet- etrafında, kapalı bir mekanda ve dondurulmuş bir zaman kesitinde olup biter her şey. Bu anlamda, öykünün hangi tarihte, hangi ülkede olup bittiği ilgi dışıdır. Aksi takdirde, yazarın yaşadığı sürece yinelediği kahramanının nasıl olupta yaşlanmadığı, sözkonusu ülkenin, kentin mekansal değişimlerinin öyküye yansıyış biçimi bir sorun olurdu. Yaklaşık 40 yıllık bir zaman diliminde, Agatha Christie'nin ünlü dedektifleri Hercule Poirot ve Miss Marple neredeyse hiç değişmediler. Mesela, “Acı Kahve”nin yazılış tarihi 1934, ve Hercule Poirot; “emekliydi gerçi, ama karşısına ilginç bir dava geldiğinde, ara sıra bu emekliliği bir kenara bıraktığı olurdu (...) Poirot’un yaşıtları, hatta daha gençler ölme çağına dayandığından, ölüm ilanlarını okumak da ruhunu karartıyordu” sözleriyle tanıtılır. Hercule Poirot’un olağanüstü yaşamı, bu tarihten itibaren 41 daha sürer.

    Yazarın öykülerinin büyük çoğunluğu İngiliz kırsalında geçer. Soylu, ya da zengin sınıfa mensup insanların evleri seçilmiştir (“Acı Kahve”nin de bu genellemeye uyduğunu hemen belirteyim). Zaman zaman yabancı bir ülkenin, uçak, gemi, tren gibi araçların da, olay mahalli olduğunu görsek bile, kahramanlarımız yine İngiliz, mekan yine kapalıdır. Agatha Christie, kapalı mekanın sıkıcılığından kurtulmak için, okuyucusunu dışarı çıkarır, tarihi ve turistik yerlerde gezdirir, ama bunlar yalnızca öyküyü renklendiren aksesuarlardır.

    “Acı Kahve”, yazarın en sevdiği cinayet aracı olan zehir kullanımına dayalı bir roman. İyi bir Agatha Christie okuyucusu, hangi zehrin insanları nasıl etkilediği üzerine bir hayli bilgilidir. Arsenik ve siyanür gibi herkesin aşinalığı olanların dışında, adını ilk kez onun sayesinde duyacağınız organik ve sentetik egzotik zehir çeşitleri ile tanışabilirsiniz. Kanlı ve kaba öldürme sahnelerine hiç rağbet etmemiştir. Zaten, estetize edilmemiş bir cinayet, Hercule Poirot gibi “snob” bir detektifinin de ilgisini çekmezdi!

    “Ölüm Düşesi” için toplumsal eleştirinin söz konusu olmayacağını tahmin etmişsinizdir. Onun detektifleri için, ne olursa olsun, cinayet kötü bir eylemdir ve mutlaka cezalandırılmalıdır. Özel detektiflerden çok daha acımasızdır onlar. Cezanın mutlaka polis ve adalet tarafından yerine getirilmesi de gerekmez. Poiriot, biraz sempatisi varsa, katilin intihar etmesine izin verebilir. Son macerasında, hiç cezalandırılmamış bir “kötü”yü bizzat öldürür, ve kendisi intihar eder. Bu açıdan bakıldığında, yazarın romanları protestan inancını taşıyan teolojik metinlerdir. Bütün Agatha Christie metinleri arasıda suçun cezasız kaldığı tek istisna, “Şark Ekspresinde Cinayet”dir. Ama, insaf edelim biraz; oradaki katil de gerçekten büyük bir kötülük yapmış, küçük bir çocuğu fidte için kaçırdıktan sonra öldürüp ailenin mahvına neden olmuştu.

    1934 yılında yazılmış “Acı Kahve”yi okurken, yazarın bir çok öyküsü ile benzerlikleri hemen farkedeceksiniz. Aslında bütün Christie metinleri ve kurguları, birbirlerine -özellikle karakter davranışları olarak- benzerdir. Çünkü o, korku, intikam, hırs, kıskançlık, maddi tutkular gibi insani özelliklerle hareket ettirir kahramanlarını.Elbette, sonraki yıllarda ustalağı artmış, daha karmaşık ve psikolojik derinlikli polisiyeler yazmıştı. Öykülerinden oluşan “Işıklar Sönünce” ve sahnelenmek amaçlı “Acı Kahve”, yazarın hayranlarının beklentilerini karşılıksız bırakmıyor, ama, eğer onu yeterince tanımıyorsanız, klasikleşmiş romanlarından bir tanesini, mesela “On Küçük Zenci”yi veya “Şark Ekspresinde Cineyet”i okumanızı öneririm.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    YazarMesaj
    AyMa®aLCaN
    Admin
    AyMa®aLCaN


    Üyelik tarihi : 11/03/11

    Mesaj Sayısı : 1651

    Rep Gücü : 3498

    Rep Puani : 51


     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Empty
    MesajKonu: Geri: Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimePtsi Ara. 26, 2011 10:39 am

    Jules Verne


    Jules Gabriel Verne (Jül Vern) , Fransız bilim kurgu yazarı (8 Şubat 1828 - 24 Mart 1905).

    Jules VerneFransa'nın Nantes şehrinde doğdu , yazmaya 1850 yılında başladı. İlk yazdığı eserler tiyatro oyunlarıydı. Balonla Beş Hafta adlı romanı ile büyük ün kazandı. Yazar bir çok icatı önceden tahmin ettiği için "bilim falcısı" lakabı ile anılır. Denizaltı, uzay yolculuğu gibi onun zamanında olmayan bir çok olayı öngördü. İnatçı Keraban adlı romanında Osmanlı İmparatorluğunu ve Türk insanını anlattı. Kitaplarında öngördüğü icatlara genelde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne eserleri, dünyada başka dillere en çok çevrilmiş yazardır. Eserleri 148 dile çevrilmiştir. Jules Verne öldüğünde, ardında yayımlanmamış 6 roman bırakmıştı. Oğlu Michel Verne, yayımcının isteği üzerine, dönemin gereklerine uydurmak için bu kitaplarda çeşitli değişiklikler yaptı. Fakat yapılan hata anlaşılınca, yeniden Jules Verne'nin yazdığı orijinal metinlere dönüş yapıldı ve bu romanlardan Altın Yanardağı ve Wilhelm Storitz'in Esrarı (İthaki Yayınları, 2002) Fransa'da 1995 ve 1996 yıllarında basıldı. Daha sonra Macellanya (En Magellanie) TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında 2002'de basıldı. Güzel Sarı Tuna ile Meteor Avı romanları da TÜBİTAK tarafından yayımlandı. Bu beş romandan önce de Jules Verne öldükten çok kısa süre basılmış bir kitabı daha bulunuyor: Dünyanın Ucundaki Fener (1905).

    Eserleri :

    Balonla Beş Hafta (1863)
    Yirminci Yüzyılda Paris (1863 , ilk kez 1994 yılında yayınlanmıştır)
    Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864)
    Aya Yolculuk (1865)
    Kaptan Grant'ın Çocukları (1867-1868)
    aaaaen Günde Devr-i Âlem (1872)
    Denizler Altında 20000 Fersah (1873)
    İnatçı Keraban (1882)
    Michael Strogoff (1876)
    İki Yıl Okul Tatili (1886-1887)
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    AyMa®aLCaN
    Admin
    AyMa®aLCaN


    Üyelik tarihi : 11/03/11

    Mesaj Sayısı : 1651

    Rep Gücü : 3498

    Rep Puani : 51


     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Empty
    MesajKonu: Geri: Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimePtsi Ara. 26, 2011 10:40 am

    Victor Hugo


    Tabiiki arkadaşlar Victor Hugo yu hemen hepimiz tanıyoruz. Ve ondan bahsetmeden bir Fransız edebiyatı mümkün değil bence.

    Victor Hugo (26 Şubat, 1802 - 22 Mayıs, 1885), Fransız yazar, ozan ve tiyatro yazarıdır.
    Fransız şair ve yazar Victor Hugo, Fransa tarihinin en çalkantılı günlerinde, 1802’de dünyaya geldi. Napolyon ordusunda general olan babası, imparatorun parlak döneminde önemli görevlerde bulundu, bir çok dış ülaaae seyahat etti ve Madrid’te valilik yaptı. Hugo, anne ve babası arasındaki geçimsizlikler nedeniyle genellikle annesinden uzak kaldı ve babası ile yaşadı.


    Hugo ilkokula İspanya’da başladı ancak İspanyol aristokratlarının çocuklarını kabul eden bu okulda, sonradan soyluluk ünvanı almış bir burjuva generalin oğlu olması, alay konusu edilerek dışlanmasına yol açtı. Yazarların ürünleri ile yaşam öyküleri arasında ilişki kurmak eğilimindeki araştırmacılar, İspanyol okulunda geçen günlerin, Hugo’nun aristokrasiye bir yandan hayranlık duyup bir yandan da nefret etmesi gibi gerilimli bir duyguya kapılarak liberal-demokratik ilkeleri seçmesinde büyük rol oynadığını iddia etmişlerdir.


    Napolyon’un imparatorluktan düşmesi ile birlikte Hugo ailesi için zor günler başladı. Paris Hukuk Fakültesi’nde başladığı yüksek öğrenimine maddi sıkıntılar yüzünden devam edemedi ve ayrıldı. Ayrıldıktan sonra kendini kitaplara veren Hugo, ilk şiirlerini de bu yıllarda yazdı. Annesinin ölümüyle sefaletin eşiğine gelen genç yazarı bu güç durumdan kurtaran yirmili yaşlarda yayınlanan -kraliyet yanlısı- şiirleri oldu; XVIII.Lois tarafından bin frank aylığa bağlandı, Chateaubriand’ın ilgisini çekti ve romantik akımı benimsemesinden sonra parlak bir kariyerin kapısını araladı.


    1827’de “Cromwell” ve 1830’da “Hernani” oyunları, -tıpkı Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre”sinin Osmanlıda yarattığı- isyana benzer bir heyecan uyandırdı Paris’te. 1830 yılında Victor Hugo'nun Hernani piyesinin oynanmasından sonra romantiklerle klasik edebiyat taraftarları arasında "Hernani Savaşı" denilen tartışma basladı. Bu tartışma romantiklerin “klasizm” karşısında kesin zaferiyle sonuçlandı.


    Hugo’nun ilk romanı ise “Notre Dame’ın Kamburu”dur(1831). Bugün okunduğunda, yazarın en yüzeysel ürünü olarak değerlendirebileceğimiz bu romanın nispi başarısızlığı, Hugo’nun maddi nedenlerle yayınevinin ısrarına boyun eğerek metnini çok kısa bir sürede tamamlamak zorunda kalmasındandır. Yine de, Hugo’nun yükselen ünü, Fransa’da bu kitabının da sevilerek okunmasını sağlamıştır.


    1831-1941 arasında çok sayıda şiir, piyes ve roman yazan Hugo, 1841’de Fransız Akademisi’ne seçildi. 1848 İhtilali’nden sonra Cumhuriyetçi saflara geçti ve Cumhurbaşkanlığı için aday bile oldu. Kendisi seçilemedi, ama seçilen Louis Napolyon’u destekledi. Ancak Napolyon da imparatorluğunu ilan edince, Hugo 1851’de Fransa topraklarını terk ederek –yirmi yıl sürecek gönüllü bir sürgünü geçireceği- Channel Adaları’na yerleşti. Burada yazdığı “Sefiller”(1861), onun en çok tanınan ve sevilen eseridir. İmparatorluk dönemi sona erip Üçüncü Cumhuriyet kurulunca, Victor Hugo, Paris’e bir kahraman olarak döndü. Millet meclisine seçildi, ama politikadan çok edebiyatla ilgilenmeyi tercih etti. 1885’de öldüğünde, büyük bir törenle Pantheon’a gömüldü.


    Eserleri :
    Şiirler:

    Doğulular
    Cezalar
    Dalıp Gitmeler
    Müthiş Fil
    Dede Olma Sanatı
    Bu Çiçek Senin İçin
    Diana
    Dilenci
    Fransa
    Kadına sitem
    Gelin Böceği
    Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

    Tiyatro Eserleri :

    Lucreca Borgia
    Ruy Blas
    Burgrave'lar

    Romanları :

    Sefiller
    İzlanda Hanı
    Notre Dame'ın Kamburu
    Deniz İşçileri
    31
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    AyMa®aLCaN
    Admin
    AyMa®aLCaN


    Üyelik tarihi : 11/03/11

    Mesaj Sayısı : 1651

    Rep Gücü : 3498

    Rep Puani : 51


     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Empty
    MesajKonu: Geri: Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimePtsi Ara. 26, 2011 10:40 am

    Michel Houellebecq


    Michel Houellebecq, 26 Şubat 1955'te (1956 veya 1958 de olabilir) Réunion adasında doğmuş bir Fransız yazarıdır ve gerçek ismi Michel Thomas'tır. Les Particules élémentaires (Temel Parçacıklar) ve Platform romanları ile tartışmalı bir uluslararası şöhret kazanmıştır. En olumsuz eleştirilerin yanı sıra, onu yeni Fransız edebiyatının cevheri olarak gören değerlendirmeler de bulunmaktadır. Eserlerinin tarzının ve içeriğinin Kurt Vonnegut, Bret Easton Ellis ve J. G. Ballard'ı andıran yönleri bulunmaktadır. H.P. Lovecraft'tan çok etkilendiğini kendisi de dile getirmektedir.

    Bir dağcı olan babası ve anesaaaist hekim annesinden pek ilgi görmediği anlaşılmaktadır. 6 yaşına kadar Cezayir'de anneannesi tarafından büyütülmüştür. Ardından bir komünist militan olan babannesi Henriette'e teslim edilmiş, ve babannesinin kızlık soyadı olan Houellebecq'i ileriki yıllarda yazı hayatında kullanmıştır. Fransa devletine yönetici yetiştirme geleneğine sahip Grandes écoles hazırlık sınıflarından sonra Paris'te Ziraat Mühendisliği tahsili yapmıştır. 1978'deki mezun olduğu okulda edebiyat ve film çalışmalarına katılmıştır. Ardından l’École nationale supérieure Louis Lumière'e geçerek sinema bölümünde kameramanlık eğitimi almıştır. 1981'deki mezuniyetini evlilik, çocuk, işsizlik, depresyon ve boşanma izlemiştir. Bir süre Fransa Millet Meclisi'nde bilişimci olarak çalışmıştır.

    1991'de yayınladığı ilk iki şiir kitabı pek yankı uyandırmamışsa da, sonraki kitaplarının ana temaları (varoluşçu yalnızlık, liberalizme tepki ve kişilerin mahrem hayatı) bu şiirlerde görülebilmektedir.

    Eserleri :

    Contre le monde, contre la vie, (H. P. Lovecraft üzerine denemeler), Éditions du Rocher (1991)
    Rester vivant, methode, La Difference (1991)
    La Poursuite du bonheur, şiirler, La Difference (1992)
    Extension du domaine de la lutte, roman, Maurice Nadeau (1994)
    Le Sens du combat, poèmes, Flammarion (1996)
    Interventions, recueil d’essais, Flammarion (1998)
    Les Particules elementaires, roman (prix Novembre) Flammarion (1998)
    Renaissance, poemes, Flammarion (1999)
    Lanzarote, Flammarion (2000)
    Plateforme, roman, Flammarion (2001)
    La Possibilité d'une île, roman, Fayard (2005). Prix Interallie
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    AyMa®aLCaN
    Admin
    AyMa®aLCaN


    Üyelik tarihi : 11/03/11

    Mesaj Sayısı : 1651

    Rep Gücü : 3498

    Rep Puani : 51


     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Empty
    MesajKonu: Geri: Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...     Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...  - Sayfa 2 Icon_minitimePtsi Ara. 26, 2011 10:40 am

    Rene Guenon


    Rene Guenon (Şeyh Abdülvahit Yahya adıyla da bilinir), (1886-1951) Fransız aaaafizikçi yazar.

    15 Kasım 1886'da Fransa'nın Blois kentinde geleneksel Katolik bir ailede mimar bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Guenon, formel eğitimini matematik ve felsefe alanında gördü. 1906 yılında gittiği Paris'te çeşitli ruhçu gruplarla irtibata geçti, 1909 yılında La Gnose adında manevi ve ezoterik konularda yayın yapan bir derginin kuruculuğu ve editörlüğünü yaptı. 1906-1908 yılları arasında o günün Fransa'sında yaygın okült gruplar ile bu temasları sırasında Guenon'unpek fazla bilgi vermemiştir. Ancak bu konuda çeşitli kaynaklardan bilgi edinmek mümkündür.

    Guenon, 1906'da yirmi yaşındayken daha sonra Papus (Dr.Gerard Encausse) tarafından yönetilen okült hareketin öncüsü olan Ecole Hermetique'in kurslarında katıldı. Papus tarafından kontrol edilen tüm organizasyonlara kabul edildi. Daha sonra Papus'un bazı inançlarını (ruhçuluk, reenkarnasyon) reddetti. 1908 yılında Martinist arkadaşlarının da teşvikiyle kısa süre devam etmiş olan Orde du Temple Renove (O.T.R)nin kontrolünü üstlendi. 1909'da okültizm ile tüm ilişkisini keserek O.T.R.den ayrıldı. 1909'da tarihi Katarcılığın (Catharism) otantik bir yeniden inşası olduğunu iddia eden Eglise Gnostique'a katıldı. Piskoposluk ünvanını kazandı ve Palingenius adını aldı. Bu kilisenin patriği olan Synesius'un inisiyatifinde La Gnose dergisini kurdu ve dergiyi 1912 yılına kadar yönetti. 1909 ile 1912 yılı arasında dergide çıkan makaleleri daha sonra yayınlanan iki kitabının da ilk unsurlarını içermekteydiler.

    Guenon'un sonraki eserlerine bakıldığında okültizm, teosofizm, neognostisizm ve benzeri akımlara muhalefet ettiğini görürüz. Bunun sebebi Guenon'un bu akımların otantiklik iddialarının doğruluğunu araştırması ve hakiki ezoterizmin parodilerine karşı mücadelesiydi.

    1910 yılında, İslamiyet'i benimseyip Abdülhadi adını alan ünlü Fransız ressam Gustav Ageli ile tanıştı ve onun vasıtasıyla 1912 yılında müslüman olup Mısır'da Şazeliye şeyhlerinden Abdurrahman Eliş el-Kebir'e intisap ederek Abdülvahid Yahya adını aldı.

    Üniversite eğitimini 1916 yılında "Leibniz ve Sonsuz Küçüklerin Hesaplanması" (Leibniz and Infinitesimal Calculus) adlı aaaiyle tamamladı. 1921 yılında Jacques Maritain'in danışmanlığı altında Hindu Öğretilerinin Tetkikine Genel Giriş (General Introduction to the Study of Hindu Doctrines) adlı doktora aaaini tamamladı. Doktora jürisinin aaaini reddetmesi üzerinde akademik hayatı bırakan Guenon, Doğu ve Batı (Orient and Occident) ve Modern Dünyanın Krizi (The Crisis of the Modern World) adlı eserlerini yayınladı. Modern Dünyanın Krizi adlı eserinin yayınlandığı yıl eşi vefat eden Guenon, bazı tasavvuf metinlerinin tetkiki ve yayınlanması ile ilgili bir yayıneviyle yaptığı anlaşma gereği 1930'da Mısır'a gitti ve orada bir tasavvuf önderi olan Şeyh Muhammad Ibrahim'in kızı Fatma ile evlendi ve 7 Ocak 1951'de vefat edene kadar da Kahire'de mütevazı yaşamını terketmedi.

    Guenon, sıradışı bir hafıza ve büyük bir dil yeteneğine sahipti. Yunanca, Latince, İbranice, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Rusça, Polonyaca, Arapça, Sanskritçe ve biraz da Çince biliyordu. Geniş dil bilgisiyle klasik mistik literatürleri kaynağından okuma imkanına kavuşmuştu. aaaafizikten geleneksel bilimlere ve modern dünyanın eleştirisine kadar geniş bir alanda eserler verdi. Eserlerinin ana temasını dünyanın çeşitli gelenekleriyle modern dünya arasındaki aaaatlık oluşturmaktadır. Modern Batı'yı geleneksel medeniyetlerden sapma, bir "anomali" olarak nitelendiren Guenon, iyileşmenin tek yolunun Doğu'daki geleneksel öğretilerin temelinde yer alan hakikatlerin yeniden keşfi olduğunu ileri sürer. Bütün hakiki dinlerin aynı ilahi kaynaktan gelip kuralları itibariyle değişkenlikler arzeden uyarlamalar olduğunu öne süren Guenon, Hinduizmin doğuştan hindu olanlara açık, Hristiyanlığın ise inisiyatik niteliğini yitirmiş, Yahudiliğin de ırki bir nitelik sergilediğini ifade etmiş ve kendisine inisiyatik bir yol olarak modern dünyada inisiyatik niteliğini koruduğunu düşündüğü Tasavvufu seçmiştir. Bununla birlikte eserlerinde ırki ve zihni yakınlıkları sebebiyle batılı zihniyetine daha uygun geleceğini düşündüğü bir dil olan Hinduizmin dilini kullanmayı tercih etmiştir. Kendisi de Tradisyonalist ekole mensup olmakla birlikte Frithjof Schuon gibi yazarlar Guenon'un Hristiyanlık konusundaki görüşlerine katılmamışlardır. Yazarlar arasındaki böylesi farklılıklardan ötürü batıda Guenon takipçileriyle Schuon takipçileri arasında belirli bir ayrıma giden kimseler de bulunmaktadır.

    Guenon eserlerindeki ifadelerin dinlerin birleştirilmesi, senaaai vs. şeklinde anlaşılmaması gerektiğini özellikle vurgulamıştır; "Gariptir ki tüm tradisyonel doktrinlerin temeldeki birliğini doğruladığımızda bazıları bizim farklı tradisyonların birbirleri içinde eritilmesinden (fusion)dan söz ettiğimizi sanabilmektedirler

    Eserleri

    East and West (Orient et Occident, 1924),
    Oriental aaaaphysics (La aaaaphysique orientale, 1939)
    The Crisis of the Modern World (La crise du monde moderne, 1927) ,
    The Spiritist Fallacy (L'erreur spirite, 1923)
    Insights into Islamic Esoterism & Taoism (Aperçus sur l'ésotérisme islamique et le Taoïsme, 1973)
    Man and His Becoming according to the Vedanta (La crise du monde moderne, 1927) ,
    The Reign of Quantity & the Signs of the Times (Le règne de la quantité et les signes des temps, 1945) ,
    Introduction to the Study of the Hindu Doctrines (Introduction générale à l'étude des doctrines hindoues, 1921) ,
    Studies in Hinduism (Études sur l'Hindouisme, 1966)
    Initiation and Spiritual Realization (Initiation et réalisation spirituelle, 1952) ,
    Traditional Forms and Cosmic Cycles(Formes traditionelles et cycles cosmiques, 1970) ,
    Insights into Christian Esoterism (Aperçus sur l'ésotérisme chrétien, 1954) ,
    The Multiple States of the Being (Les états multiples de l'Être, 1932) ,
    Perspectives on Initiation Aperçus sur l'initiation, 1946) ,
    Theosophy: History of a Pseudo-Religion (Le Théosophisme - Histoire d'une pseudo-religion, 1921),
    The aaaaphysical Principles of the Infinitesimal Calculus (Les principes du calcul infinitésimal, 1946),
    The Great Triad (La Grande Triade, 1946) ,
    The King of the World (Le Roi du Monde, 1927
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
     
    Dünya Edebiyatına Damga Vuranlar...
    Sayfa başına dön 
    2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2
     Similar topics
    -

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
     :: Türk Edebiyati-
    Buraya geçin: