Peygamber Efendimiz zamanında Medine’de Temimdarî isimli bir tüccar yaşıyordu.Bir gün Şam’da bir yağ kandili gördü, beğendi. “Bununla mescidimizi aydınlatır, dumanlar arasında veya karanlıkta namaz kılmaktan kurtuluruz” diye düşündü. Çünkü Medine’de yağ kandili yoktu. Kimse de böyle birşeyin varlığını bilmiyordu. Karanlık çökünce mescidde hurma yapraklan yakılıyordu.
Böylece ışık sağlanıyordu ama, etraf duman içinde kalıyordu. Tüccar Temimdarî, yağ kandilini satın alıp Medine’ye getirdi ve mescidin tavanına astı. Görenler hem şaşırdılar, hem de biraz kızdılar. Nasıl olur da bir mescide Hıristiyan yapısı olan bir âlet sokulurdu? Herhalde Peygamberimiz bu işe kızacak, tüccar Temimdarî’yi azarlayacaktı. Hazreti Peygamber akşam namazım kıldırmak için mescide gelince kandili gördü. Nereden geldiğini sordu.
— Şam’dan, Ya Resûlâllah, dediler. Temimdarî getirdi. Peygamberimiz, Temimdarî’ye döndü.Herkes kızmasını beklerken, o gayet mülayim bir sesle: — Temimdarî, dedi. Müslümanlara yenilik getirdin. Mescidimizi karanlıktan kurtardın. Dilerim Allah da senin kabrini böyle apaydınlık etsin. Nur içinde kalasın. Yağ kandili Müslümanlar için iyi bir örnekti. Bunu gördükten sonra artık daha iyisini yapabilirlerdi.Fakat içlerinde hâlâ bir endişe vardı: Acaba hıristiyan icadını kullanmak yerinde olur muydu?Peygamberimize danıştılar. Peygamberimiz buyurdu:
— İlim Müslümanların yitiğidir. Faydalı şeyler, Müslümanın cebinden düşen kayıp eşyasıdır. Nerede bulursa, kimde görürse almalıdır. Anladılar ki, faydalı ve hayırlı olması şartıyla Müslümanlar her yeniliği alabilir, kullanabilirler.”Gâvur icadıdır” diye faydalı şeylere sırt dönemezler. Avrupa denilen tek dişli canavar ilmi müslümanlardan öğrenmişdir. Diyelimki ilim onlardadır ve onlardan öğrenilecek şeyler vardır; onu öğrenmek caizdir.