AyBüke Admin
Üyelik tarihi : 27/08/11
Mesaj Sayısı : 344
Rep Gücü : 744
Rep Puani : 10
| Konu: Hadis-i Şerifler.. Paz Şub. 19, 2012 9:03 pm | |
| *Çok etkilendiklerimden başlayacağım.
7460- Semure radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashâbına sık sık: 'İçinizde rüya gören var mı?' diye sorar; Allah'ın dilediği doğrultuda rüya gören kimse rüyasını anlatırdı. O bir sabah şöyle buyurdu: 'Bu gece bana iki kişi geldi ve beni götürmek istediler ve: 'Haydi kalk gidelim!' dediler, ben de onlarla beraber gittim. Derken uzanıp yatmakta olan bir adamın yanına vardık. Bir adam onun başucunda durmuş bir kayayı başına atıyor ve taş onun başını yarıyordu. Taş yuvarlanıp gidiyor, tekrar gelip onu yakalıyordu. Bakıyor ki, başı tekrar eski haline gelmiş. Yine vuruyor, yine yarılıyor. Taş geliyor ve onu eski halinde sapasağlam buluyordu. Onlara dedim ki: 'Sübhanallah! Bu nedir?' Bunun üzerine: 'Yürü yürü!' dediler; ilerledik, sonunda sırtı üzerine uzanıp yatmış bir adamın yanına vardık. Birisi de onun üzerinde, elinde demir çengelleri olduğu halde duruyor, yüzünün bir tarafını çengelle çekip yırtarak ensesine kadar götürüyordu. Burnunu da gözünü de ensesine kadar soyuyordu. Böylece yardıktan sonra öbür yanına geçiyor, yüzünün diğer tarafını da aynen öteki gibi yapıyordu. Bu sefer ilk defa yaptığı yanına gelince, derisi eski haline dönmüş sapasağlam duruyor. Bu işkence böyle devam edip gidiyordu. Bunu görünce de 'Sübhanallah! Bu nedir?' dedim. 'Bu da bir şey mi, haydi yürü yürü!' dediler; beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yerin yanına vardık. Baktık ki içinden sesler ve gürültüler geliyor. Bir de baktık ki çıplak erkekler ve kadınlar içeride altlarından yükselen bir alevle kıvranıp duruyorlar. O alev onları yakaladığı zaman avazlarının çıktığı kadar feryat edip 'İmdat!' diye bağırıyorlardı. 'Bunlar kimdir ve nedir?' diye sorduğumda, 'Haydi yürü, yürü!' dediler. Yürüdük, kan renginde kızıl bir nehirin yanına vardık. Baktık nehirde bir adam yüzüyor. Nehrin kenarında da birçok taş toplamış bir adam duruyor. Yüzücü yüzebildiği kadar yüzüp kıyıya yaklaşınca, o kenarda duran adamın yanına geliyor, ağzını açıyor, o da ona bir taş uzatıyor ve o da taşı yutuyor. Gidip tekrar yüzmeye başlıyor. Tekrar geliyor ve kenardaki ona bir taş yutturuyor. Sordum, dedim ki: 'Bu adam kimdir?' 'Haydi sorma, yürü, yürü!' dediler ve yürüdük. Çirkin görünümlü bir adamın -görebileceğim en çirkin adam- yanına vardık. Baktık ki adamın yanında (sürekli) karıştırıp tutuşturduğu bir ateş var ve adam ateşin etrafında dönüp duruyor. 'Nedir bu?' diye sordum. 'Haydi durma yürü, yürü!' dediler. Yürüdük, nihayet içinde iri iri ağaçlar bulunan yemyeşil bir bahçeye geldik. Bahçenin arkasında uzun boylu bir adam duruyor. O kadar uzundu ki nerdeyse semaya değen başını göremiyordum. Adamın etrafında da bakışımın uzandığı yeri dolduracak kadar çok çocuk bulunmakta. Dedim ki: 'Bunlar nedir ve kimlerdir?' Bana: 'Haydi yürü yürü!' dediler. Yürüdük; o güne kadar hiç görmediğim ve bilmediğim son derece büyük ve güzel bir ağacın yanına geldik. Bana 'Haydi bu ağaca tırman!' dediler. Beraberce tırmanmaya başladık. Altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre yükseldik. Şehrin kapısına geldik, çaldık ve kapı bize açıldı. İçeri girdik, bizi bir kısmı son derece yakışıklı bir kısmı da son derece çirkin adamlar karşıladılar. O ikisi onlara şöyle dedi: 'Haydi gidin şu şehre dalın!' Baktık ki bembeyaz suyu bulunan bir nehir oracıkta akmakta.. Adamlar gittiler ve o suya daldılar. Nehirden çıkıp bize geldiklerinde onlardaki çirkinlikten eser kalmamış tertemiz olmuşlardı. Bana şöyle dediler: 'İşte bu gördüğün Adn cennetidir! Burası da senin makamındır.' Gözüm yukarıya ilişti, bir de ne göreyim: Bembeyaz bulutu andıran bir köşk! 'Burası da senin evindir' dediler. 'Allah sizi mübarek kılsın! Beni bırakın da oraya gireyim!' dedim. Şu cevabı verdiler: 'Şimdi olmaz, oraya ileride gireceksin' dediler. Onlara sordum: 'Bu gece çok acayip şeyler gördüm neydi onlar?' 'Sana şimdi bildireceğiz!' dediler ve anlatmaya başladılar: 'Hani gördüğün o başı taşla yarılan adam var ya; o, Kur'ân'ı alıp okumadan bir kenara bırakıyor, onu reddediyor, farz namazı kılmıyor, uyuyordu. Gelip de dudakları, yanakları ve gözleri ensesine kadar çekilip işkence edilen adam var ya; o yalancı bir adamdır. Sabahleyin evinden çıkar, akşama kadar yalan söyler, yalanları nerdeyse âfâka ulaşacak kadar çok olur. O fırında feryat eden çıplak erkeklerle kadınlar var ya, onlar Allah'ın yasağına kulak asmayıp zina eden erkeklerle zina eden kadınlardır. Kan gibi kızıl olan nehirde yüzüp sonra gelip taş yutan adam var ya, riba (faiz) yiyen adamdır. Ateşin yanında gördüğün korkunç görüntülü adam var ya, o da Cehennem bekçisidir; onlar için ateşi karıştırıp tutuşturuyor. Bahçede gördüğün o uzun boylu adam ise, (Hz.) İbrahim'dir. Etrafındaki çocuklara gelince, fıtrat üzere (büluğa ermeden) ölen çocuklardır.' Müslümanlardan biri sordu: 'Ey Allah Resûlü! Müşriklerin çocukları da mı?' 'Müşriklerin çocukları da!' buyurdu. 'O bir kısmı güzel, bir kısmı çirkin olarak gördüğün adamlara gelince, hem güzel amelleri, hem de çirkin amelleri karışık olarak işleyen kimselerdir. Gördüğün gibi Allah, onların günahlarını affetmiştir.' 7460- Bu hadisi Buhârî (ezân 156/1, I, 205; teheccüd 12/2, II, 46; cenâiz 93/4, II, 104- 5, ikinci lafız uzun metin; buyû' 24/2, III, 11; cihâd 4/2, III, 202; enbiyâ 8/6, IV, 111; tefsîr Tevbe 15, V, 2078; edeb 69/3, VII, 95; ta'bîr 48, VIII, 84- 6, lafız buraya ait), Müslim (rü'yâ 23, s. 1781) ve Tirmizî (2294), Ebû Recâ' an Semure asl-ı senedi ile belirtilen istisnâlar hariç hepsi kısa metinlerle tahrîc ettiler. | |
|