En son konular | » Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- ByeCuma Ara. 14, 2012 7:05 am tarafından AyMaRaLCaN» Bir Sarkisin Sen Cuma Ara. 14, 2012 7:03 am tarafından AyMaRaLCaN» MerHaba MerHaba :)Cuma Ara. 14, 2012 6:58 am tarafından AyMaRaLCaN» Azerbaycan Yemekleri,Azerbaycan Yemek Kültürü,Azerbaycan MutfağıCuma Ara. 14, 2012 6:49 am tarafından AyMaRaLCaN» ORHAN AFACAN SIIRLERI Tas Atan CocuklarCuma Kas. 30, 2012 7:48 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Bu Mezarda Bir Garip VarCuma Kas. 30, 2012 3:51 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Bizden Geriler (Gam Kasavet)Cuma Kas. 30, 2012 3:49 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Benim HayatımCuma Kas. 30, 2012 3:48 am tarafından AyMaRaLCaN» Aşık Mahzuni Şerif - Babasını (Bir Fakirin Hatırını)Cuma Kas. 30, 2012 3:46 am tarafından AyMaRaLCaN |
Istatistikler | Toplam 7 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: AyBüke
Kullanıcılarımız toplam 28063 mesaj attılar bunda 19753 konu
|
Sosyal yer imi |
www.ay-maral-can.yetkin-forum.com
Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın |
|
akısı | |
| | Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu Cuma Nis. 20, 2012 4:41 am | |
| Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu
Mü’minlere, İslam’ı yaşarken zorluk ve engeller karşısında yılmamaları için bir ölçü olması ümidiyle, önceki sayımızda, Resulullah Efendimizin (sav), nübüvvet vazifesini icra ederken uğradığı saldırı ve sıkıntılar karşısındaki kararlığını gösteren örneklere yer verdik. Bu sayımızda ise davete muhatap olan Müşriklerin taşkınlıkları karşısında, zaman zaman gözlerden ırak kalma yolunu seçen Efendimizin, farklı bir uygulamasına örnekler vereceğiz. Yılmadan mücadelenin kazandırdıkları
Abdullah b. Mes’ud (radıyu anh) anlatıyor; Ergenlik çağında bir genç iken, Ukbe b. Ebu Muayt’ın koyunlarını otlatıyordum. Bir gün, koyunları otlata otlata giderken, Allah Resulü (su aleyhi ve sellem) ve Hz. Ebu Bekir (radıyu anh) ile karşılaştım. O sırada onlar müşriklerden kaçmış, bir mağarada kalıyorlardı. Allah Resûlü (sav) beni görünce:
— Ey genç! Susuzluğumuzu gidermek için sütün var mı? — Ben emanetçiyim. Size süt veremem. — Henüz çiftleşmemiş genç koyunun yok mu? — Evet var. — Onu buraya getir, buyurdu. İstediği gibi bir koyunu alıp yanına götürdüm. Allah Resûlü (sav), koyuna çelme takarak sırt üstü yatırdı. Memesine elini sürüp dua edince, bir anda memeleri süt ile doldu. Hz. Ebu Bekir (ra), hemen koşup biraz ilerde bulunan içi oyuk bir taşı alıp geldi. Allah Resulü (sav) koyunu sağıp sütünü içti. Onun ardından Hz. Ebu Bekir, sonra da ben içtim. Allah Resulü (sav) tekrar koyuna yöneldi, ‘Çekil!’ Buyurunca, koyunun sütü çekildi, memesi eski haline geldi.”(1)
Gördüklerinden çok etkilenen emin genç, Allah Resulü’nün (sav) anlattıklarını dinleyince, tereddüt etmeden hemen oracıkta müslüman oldu. İlk müslümanlardan olan Abdullah b. Mes’ud (ra), yıllar sonra o günleri yâd ettiğinde:
“O gün beni görebilseydin, altı kişinin altıncısı olarak müslüman olmuş görürdün. O zaman yeryüzünde bizden başka müslüman yoktu.” derdi.(2)
| |
| | | AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Geri: Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu Cuma Nis. 20, 2012 4:42 am | |
| Bilal-i Habeşi’nin hidayeti
Abdullah b. Mes’ud’un İslâm’a girişine benzer bir olay, Bilâl-i Habeşî’nin İslâm ile şereflenmesinde yaşandı. Allah Resûlü (sav), yine baskılardan dolayı Mekke’den uzaklaşıp Hz. Ebu Bekir ile bir mağaraya sığınmıştı.
Vedi b. Ata (ra) anlatıyor; “Vahiy gelmeye başladıktan bir süre sonra, İslam’a davet mücadelesi başladı. Davet esnasında zaman zaman gerginlik oldukça yükselir, patlama noktasına gelirdi. Böyle zamanlarda, Allah Resulü (sav) Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den uzaklaşıp şehrin dışında bir mağaraya çekilir, bir süre gözlerden uzak kalırlardı.
Yine bir gün, Mekke’den ayrılıp şehir dışında bir mağaraya gitmişlerdi. Burada Rablerine ibadet edip olayların değerlendirmesini yapar, etrafın sakinleşmesini beklerlerdi.
Onlar mağarada bulunurken, Abdullah b. Cüd’an’ın kölesi Bilâl-i Habeşî, her zaman olduğu gibi efendisine ait koyun sürüsünü otlatıyordu. Kendini bekleyen ve hayatını tamamen değiştirecek olan büyük mucizeden habersiz olarak koyunlarını otlata otlata, Allah Resûlü (sav) ve Hz. Ebu Bekir’in bulunduğu mağaranın yanına kadar gelmişti.
Bilâl-i Habeşî’nin efendisi Abdullah b. Cüd’an, Mekke’de doğup büyümüş olan önemli bir köle tüccarıydı. Bilâl-i Habeşî gibi tam yüz kölesi vardı. Hepsi harıl harıl çalışarak, efendilerine hizmet ederlerdi. Kaçan kölelere neler yapıldığını bildikleri için kimse kaçmaya yeltenmezdi.
Bu durumu çok iyi bilen efendisi, kölelerin dağlarda koyun otlatmasına izin verir, onlara güvenirdi. Bundan dolayı Bilâl-i Habeşî de efendisini çok fazla kaygılandırmadan, dağlarda koyunlarını rahatça otlatırdı. Şimdi yine dağlardaydı ve koyunları ile bir mağaranın önünden geçiyordu. Onu gören Allah Resulü (sav) Bilâl-i Habeşî’ye seslenerek:
— Ey çoban! Biraz sütün var mı? — Yalnızca kendisinden yiyeceğimi temin ettiğim koyunun sütü var. — Onu getirip bize satar mısın? — Olur.
Koyunu sürüp Allah Resulü’nün (sav) yanına götürdü. Allah Resûlü (sav) ondan bir kap istedi. Bilal Efendimiz koşarak bir kap getirdi. Kabı alan Allah Resûlü (sav) onu dolduruncaya kadar süt sağdı. Kap dolunca, önce kendisi kanıncaya kadar içti. Sonra kabı Hz. Ebu Bekir’e verdi. O da kanıncaya kadar içince, kalanı Bilâl-i Habeşi’ye verdi. Süt içme işi bitmişti. Sohbet etmeye başladılar.
Efendimiz ona kendisinin Allah’ın Resulü olduğunu söyledi. Kur’ân okuyup İslam’ı anlattı. Allah’tan ve Resulü’nden bahsetti. Sonra, kendisini hayranlıkla dinleyen bu Habeşli köleyi İslam’a davet etti.
Bilâl-i Habeşî şaşırıp kalmıştı. İlk kez hür bir kişi, kendisine değer veriyor, kendisini muhatap alarak insan gibi davranıyordu. Allah Resulü’nün (sav) ona yaklaşımı, köle gibi değil hür bir insan gibiydi. Şaşkın ama bir o kadar da sevinçliydi. Onu pür dikkat dinliyordu.
Davranışlarındaki asalet, sözlerindeki güzellik ve tatlılık, Hz. Bilâl’in dikkatinden kaçmadı. Aslında, İslam’a girmesi için bu kadarı bile yeterdi. Sözlerinin doğru olmasına bile gerek yoktu. Fakat onun anlattığı her şey, çok doğru ve bir o kadar da güzeldi. Çok etkilenmişti. Düşünmeye bile gerek duymadan, hemen oracıkta müslüman oluverdi. Efendimiz ise onu düşünüyor, herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmaması için:
— İslam’a girdiğini sakın kimseye söyleme, diye sıkı sıkı tembih ediyordu. Çünkü ne onun, ne de başka bir sahabenin müşrikler tarafından eziyet görmesini ve hırpalanmasını istemiyordu. Bilâl-i Habeşi:
| |
| | | AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Geri: Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu Cuma Nis. 20, 2012 4:43 am | |
| — Olur, diyerek, büyük bir sevinç ve coşku ile oradan ayrıldı.
Koyunları toplayıp doğruca efendisinin evine geri döndü. O günden itibaren koyunlar, her zamankinden çok daha fazla süt vermeye başlamıştı. Koyunların sütü, efendisinin dikkatini çekecek kadar çoğalmıştı. Bu durumu şaşkınlıkla izleyen efendisi:
— Her halde güzel bir otlak buldun, koyunları orada otlatıyorsun. — Evet, çok bereketli bir otlak buldum diyor, bunu söylerken içinden Allah Resulü (sav) ile tanışmakla ne büyük bir berekete nail olduğunu düşünüyordu.
Rabbinin emirlerini öğrenerek onları yerine getirmeyi, yolunu aydınlatmayı isteyen Bilâl-i Habeşi, İslam hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir an önce Allah Resulü’nün (sav) yanına gitmek istiyor, dört gözle sabah olmasını bekliyordu.
Gün ağarınca, koyunlarını alarak doğruca Allah Resûlü’nün (sav) bulunduğu mağaranın yanına gidiyor, akşama kadar orada Efendimizi dinliyor, onun ilminden ve feyzinden istifade ediyordu. Akşam olmasını hiç istemiyor, havanın karardığını görünce, mahzun bir şekilde mağaradan ayrılıyordu.
Ayakları gitmek istemiyordu, ancak nihayetinde, bir köle olduğunu, iradesini istediği gibi kullanamayacağını, istediği zaman istediğini yapamayacağını, eve dönmeye mecbur olduğunu kalbi sızlayarak hatırlıyor, boynunu bükerek gül yüzlü sevgi sultanından ayrılıyordu. Bilâl Efendimiz, sessizce efendisinin evinin yolunu tutuyordu.
Bir ömür karanlıklar içinde kalan Habeşli köle, aydınlığı fark etmiş, niçin hâlâ doğmadı diye güneşe kızıyordu. Hava aydınlanmaya başlar başlamaz, hızla koyunlarını alıp doğruca mağaranın önüne gitti. O gün de Kâinatın Efendisini dinleme ve onunla baş başa olma şerefini ve mutluluğunu doya doya yaşadı.
Allah Resûlü (sallu aleyhi ve sellem), İslam davetine başladıktan sonra, daha dikkatli olan, Mekke’de olup biten en küçük ayrıntıyı bile atlamayıp araştıran biri vardı. Bu kişi, etrafında cereyan eden şeylerden anında haberdar olan Ebu Cehil’den başkası değildi.
Bir gün, Abdullah b. Cüd’an’ın evinin önünden geçiyordu. Koyunlarının oldukça sütlenmiş olduğunu hemen fark etti.
— Gördüğüm kadarıyla koyunlarınızın sütü bayağı bollaşmış. Bunun sebebi nedir? Diye sordu sinsice. Abdullah:
— Üç gündür koyunların sütü çok arttı. Nasıl oldu biz de anlamadık, dedi şaşkınca. Çok zeki biri olan Ebu Cehil, bunun sıradan bir durum olmadığını, olağanüstü bir şeyler olduğunu hemen anladı. Allah Resûlü’nü (sav) iyi tanıyor, bütün bunların onunla ilgili olduğundan hiç şüphe etmiyordu. Abdullah’a manalı manalı baktı:
— Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki! Senin bu kölen, Ebu Kebşe’nin (Peygamberimizi kastediyor) yerini biliyor. Sakın tekrar aynı yere gitmesine izin verme, diye tembih etti. O sırada Allah Resulü (sav) Mekke’ye dönmüş, Bilâl-i Habeşî için herhangi bir tehlike kalmamıştı.”(3)
Gözlerden ırak kalma metodu
Mekke dönemine baktığımızda, zaman zaman Hz. Hatice ve Ebu Talib’in, Allah Resûlü’nü (sav) uzun bir süre ortada göremediklerini, hatta hayatından endişelenip arattıklarını görürüz.
Yine öğle bir zamandı. Yakınları, Efendimizin hayatından endişe ediyordu. Onlardan biri de Zübeyr b. Avvam’dı.
Urve (radıyu anh) anlatıyor: “Bir gün, Allah Resûlü’nün (sav) müşrikler tarafından yakalanıp Mekke’nin üst taraflarında bir yere götürüldüğü şeklinde bir söylenti çıktı. O sırada on iki yaşlarında olan Zübeyr b. Avvam (radıyu nah) konuşulanları duyunca, kılıcını alarak sokağa fırladı. Onu sokakta gören tanımadığı kişiler: ‘Çocuğa bakın, kılıcını sıyırıp sokağa çıkmış’ diye söylendiler. | |
| | | AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Geri: Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu Cuma Nis. 20, 2012 4:44 am | |
| Zübeyr b. Avam, uzun bir aramadan sonra, Allah Resulü’ne (sav) ulaştı. Efendimiz ona:
— Ne oldu ey Zübeyr? — Yakalandığını duydum. — Öğle olsaydı ne yapacaktın? — Seni yakalayanları öldürecektim.
Allah Resûlü (sallu aleyhi ve sellem) bu halinden çok hoşlandı, onun ve kılıcı için dua buyurdu.”(4)
Bir ara, Mekkeliler adeta ateş topuna dönmüştü. Allah Resûlü (sav) Bilâl-i Habeşi’yi yanına alarak, şehir dışına çıkmak durumunda kaldı. Otuz gün boyunca evine dönemedi. O günlerde yaşadığı sıkıntıyı hiç unutamadı.
Enes b. Mâlik (radıyu anh) naklediyor, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu: “Allah (cc) için öğle korkutulduğum zamanlar oldu ki hiç kimse öyle korkutulmamıştır. Öyle işkence gördüm, öğle acı çektim ki hiç kimse çektiğim bu acı gibi bir acı çekmemiştir. Otuz gün kadar yaşadığım bu zor ve acılı günlerde, Bilâl’in eteğinde sakladığı çok az bir yiyecekten başka, yanımızda herhangi bir canlı yediği bir şey yoktu.”(5)
Evet, İslam davet mücadelesinde, karşısındakileri asla kışkırtmayan Allah Resulü’nün (sav) tansiyon yükseldiğinde gözlerden ırak durma metodu, tarih boyunca birçok davetçiye örnek oldu.
Notlar: 1-İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 3177. 2-İbn Hacer, İsâbe, 4955. 3-İbn-i Manzûr, Muhtasar, 5/203. Geniş bilgi için bakınız: “Üç Bilal”. 4-İbn Manzûr, Muhtasar, 9/14. 5-Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 34; İbn Mâce, Mukaddime, 11.
Alıntı | |
| | | | Efendimizin Gözlerden Irak Kalma Metodu | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |