AyMaRaLCaN Admin
Üyelik tarihi : 11/06/08
Mesaj Sayısı : 12267
Rep Gücü : 29249
Rep Puani : 235
| Konu: Aşura C.tesi Tem. 21, 2012 4:02 am | |
| Aşura
Sıcak bir Âşûrâ Aç, susuz ve uykusuz Bebekler süte Analar suya doymamış Ve doyamadan Ağlayan gözler Ve ağlamaktan halsiz kalmış bedenler Suya muhtaç dudaklar Babalar kederde, gamda ve imtihanda
Bugün Âşûrâ Bildiğim tek Ağladığım tek Bu yaşıma değip de ağladığım ilk Âşûrâ 2000′e üç kalanın Âşûrâ’sı Gökyüzü, Hüseyn’e ağlamakta Gökler lânet olası Yezid’e homurdanmakta Yezid ve yezidilere lânetler, beddûalar yağmakta Evet gökyüzü ağlıyor; Bardaktan boşanırcasına Ve şimşekler öfkeyle çakıyor Hepsi Hüseyn’e ağlıyor, yas tutuyor Her şey siyaha bürünmüş İnsanların göremediği siyaha
Bugün mâtem günü Ve kâinât mâtemde, biz göremesek de Sormayın niçin diye Peygamber’imizin yâdigarı, göz nuru, torunu şehid edilmiştir Hani şu bilmediğimiz Veya tanıdığımızı zannedip tanıyamadığımız torunu O yalnız, o meçhûl, o mazlûm Asırlar boyu ve hâlâ, evet hâlâ!!
İşte o arslan şehid edilmiştir Kimler tarafından? Nûrdan kaçan yarasalar Nübüvvet ve velâyetin Hak ve hakikatın Yeminli düşmanları Bedir ve Uhudların Hendek, Hayber ve Hüneynlerin İntikamı hırsıyla kavrulan “Tulekâ” hizbi tarafından Hem de İslâm adına Peygamber adına Ve hilâfet sancağı altında
Evet bugün Âşûrâ’dır Ve ben ilk defa Âşûrâ’yla tanışıyorum İlk defa Hüseyn’e ağlıyorum Resulullah’ın, daha ilk dünyaya geldiği sırada Göz yaşlarına boğduğu Hüseyn’e Omuzlarında büyütüp: “Hüseyn bendendir, ben de Hüseyn’den” Dediği Hüseyn’e Evet ben Hüseyn’e ağlıyorum Mazlûmiyete ağlıyorum Yanlızlığa ağlıyorum Faziletlerin yanlızlığına Hak ve hakikatın yanlızlığına İslâm’ın, Kur’an’ın Resûlullâh’ın yanlızlığına Ehl-i Beyt’inin, evlatlarının yanlızlığına ağlıyorum Aslanların, yiğitlerin alkanlar içinde yatmasına Zincirlere vurulmasına Çakalların, çapulcuların baş tacı edilmesine ağlıyorum Ben Hüseyn’e ağlıyorum, ama ilk defa İlk Âşurâ! On sekiz yaşındayım ben, ya siz? Yirmi mi, kırk mı, altmış mı? Sahi siz kaç defa ağladınız Hüseyn’e? Siz ne kadar Âşûrâ’yı tanıyorsunuz? Neden böyle oldu; neden böyledir hâlâ?! Baba, neden anlatmadın bana Hüseyn’i? Anneciğim, neden bahsetmedin bana Zeynep’ten? Neden koklatmadın Peygamber güllerini bana? Neden mestetmedin beni “Kevser” şarabından? Neden karanlıklarla boğuşurken, “Emân Yıldızları”yla tanıştırmadınız beni? Yanlışlıklar deryasında çırpınırken, Neden “Nûh’un Gemi”sine bindirmediniz beni? Cehâlet vâdisinde şaşkın şaşkın dolaşırken İlim şehrinin kapısını neden göstermediniz bana? Ama sizin de bir suçunuz yoktur biliyorum. Size de anlatan, öğreten olmadı ki Ya siz ey ehil kalemler, neden durdunuz? Ey konuşan diller, kürsüler, neden sustunuz? Ey ümmetin eminleri Emânete riâyet böyle mi olmalıydı? Hem de peygamber emanetlerine
Evet Âşûrâ’dır bugün Ve ben, ilk defa Hüseyn’e ağlıyorum Kerbelâ’yla, Zeynep’le tanışıyorum Ah! Ne mutlu onlara ki Henüz beşikteyken kulakları Hüseyn’in güzel adıyla çınlıyor Bağrı nübüvvet güllerine yanan bir candan Süt emiyor, can alıyor, büyüyor Gözleri Hüseyn’e yaşaran gözlere bakıyor Merhameti, sevgiyi tadıyor Hakkı, batılı, zulmü adaleti kavrıyor ve öyle büyüyor Ya Rab! Bize Hüseyn aşkını tattırdığın Âşûrâ ile tanıştırdığın için Hüseyin’ce ölerek Veya Zeyneb’ce yaşayarak Sana şükretmeyi nasib eyle Âmin!
Umran İldeniz | |
|