Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Hosgeldiniz.... AyMaRaLCaN Bilgi Paylasim Platformuna..... Cay Isterseniz ( Hayali Büfe ) Smile Sagda Büfemiz Var Buyurun Bir Bardak Alin Afiyetle Icin Seker Bitmis ise Lütfen Zile Tiklayin Servisimiz Yardimci Olacaktir..... ..Keyifli Seyirler Dilerim Smile Bye ...
Yazar ---- > Wink AyMaRaLCaN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGüncel KonularGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
»  Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:05 am tarafından AyMaRaLCaN

» Bir Sarkisin Sen
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 7:03 am tarafından AyMaRaLCaN

» MerHaba MerHaba :)
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:58 am tarafından AyMaRaLCaN

» Azerbaycan Yemekleri,Azerbaycan Yemek Kültürü,Azerbaycan Mutfağı
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Ara. 14, 2012 6:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» ORHAN AFACAN SIIRLERI Tas Atan Cocuklar
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 7:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bu Mezarda Bir Garip Var
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:51 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Bizden Geriler (Gam Kasavet)
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:49 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Benim Hayatım
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:48 am tarafından AyMaRaLCaN

» Aşık Mahzuni Şerif - Babasını (Bir Fakirin Hatırını)
TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeCuma Kas. 30, 2012 3:46 am tarafından AyMaRaLCaN

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Istatistikler
Toplam 7 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: AyBüke

Kullanıcılarımız toplam 28063 mesaj attılar bunda 19753 konu
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Similar topics
    Sosyal yer imi
    Sosyal yer imi reddit      

    www.ay-maral-can.yetkin-forum.com

    Sosyal bookmarking sitesinde adresi saklayın ve paylaşın
    En bakılan konular
    Acilinden Kaciyorum ...Görüsmek Umudu Ile <---- Bye
    Türkmenistan (3) - Türkmen İsimleri
    Sinezenler..Sözleri
    Bir Sarkisin Sen
    Azərbaycan dili → Bəzi sait səslərin tələffüzü
    Radyo icin Tema Resimleri Resimler Resim
    MerHaba MerHaba :)
    ŞİİR DİNLETİSİ SUNU METNİ
    Çok Güzel Kalp Resimler,i Güller ve Kalpler,
    Azerbaycan Bayragi

     

     TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


    TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Empty
    MesajKonu: TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ   TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeC.tesi Tem. 21, 2012 3:56 pm

    Uzmanlar, yeryüzünde insanların 500.000 yıldan, belki daha eskiden beri var olduğunu söylüyor. Fakat insanların tarih sahnesine girmesi dört beş bin yıllık bir meseledir.

    İnsanlık durmaksızın ilerleyerek bugünkü durumuna gelmiş, tarih öncesindeki ırkların türlü nisbetlerde birbiriyle karışmasından bugünkü ırklar doğmuş, ırklar da yine türlü sebeplerle parçalanarak günümüzün milletlerini meydana getirmişlerdir.

    Bu söylediğim insanlık tarihinin ana çizgisidir.

    İnsan zekâsının gelişmesi ölçüsünde de madde ve manâdaki her kavram için kelimeler bulunmuş, zamanla kelimelerden başka kelimeler türemiş, bazı kelimeler anlamını değiştirmiş, bazıları unutulmuş veya bırakılmış, yerine yenileri alınmış veya bulunmuştur.

    İnsan olgunlaşmasının toplum hayatındaki son durağı "millet" ve "devlet"tir. "Millet" bağımsız yurdu olan teşkilatlı bir topluluktur. Asırların fikir akımı olan milliyetçilik bu kelimelerden çıkar.

    Son zamanlarda solculardan başlayarak yavaş yavaş herkese, hattâ resmî şahsiyetlere de yayılan bir tabirle millet yerine halk kelimesinin kullanıldığını görüyoruz.

    Komünistler milleti kabul etmedikleri için ve bu kelimeden ürkmeleri dolayısı ile daima "halk" kelimesini kullanırlar. Aşırı sosyalistlerde de aynı eğilim vardır. Fakat bu iki kelime aynı anlamda değildir. Şemseddin Sami "halk" kelimesini " Kaamus-i Türki" adlı mühim eserinde "insanlar", cem'iyyet-i beşeriyye, umum, cemaat, güruh, "kalabalık" diye açıklar. Bugünün edebî dilinde ise bu kelime "milletin bir parçası" yahut "aşağı tabakası" anlamında kullanılır. "İstanbul Halkı" veya "Orta Anadolu Halkı" dediğimiz zaman İstanbul veya Orta Anadolu'da doğan yahut oralarda yaşayan insanlar anlaşılacağı gibi "halktan yetişme"tabirleri de aynı mânâdadır. Halk=millet demek olsaydı "halktan yetişme", halk tabakası sözlerine lüzum kalmazdır. Herkes zaten milletten yetişme olduğu için bu türlü sözler lüzumsuz olurdu. Bundan başka "halk" yalnız o an için mevcut olan topluluktur. "Millet" ise üç zamanda da vardır ve "millet" bir " var olma şuurunun" da ifadesidir.

    Kanunların ruhunda da bu iki kelimenin ayrılığı şiddetle göze çarpar. Kanun koyucusu millete hakareti ceza tehdidi altına almıştır. Halk için böyle bir tutum yoktur.

    Türkiye'deki insanlar "Türkiye halkı" olarak anıldığı zaman yalnız çalışıp kazanan, şuraya buraya giden, oturan ve eğlenen bir yığın akla gelir.

    Aynı insanlar "Türk milleti" olarak ele alınınca geçmiş yüzyıllardan kopup gelen, zafer ve kültür yaratıcısı olan, gelecek için ülküsü bulunan, bunun için savaşa varıncaya kadar her fedakârlığı göze alan güçlü bir topluluk söz konusudur.

    Komünistler milletlere "yığın" diyemedikleri için halk diyorlar. Onlar için insanlar hammadde yığınından başka bir şey değildir. İran'daki komünist partisinin adı olan "Tûde", Farsça'da "yığın" demektir. Bizdeki komünistler de bir zamanlar "Yığın" adında bir dergi çıkarmışlardı.

    Komünist Çin'de yüz milyonlarca insanın Mao'nun sözlerini gece gündüz ezberlemeye zorlanması milletleri yığın, hatta sürü gibi görmenin bir şeklidir.

    Çünkü halk şuursuzdur. Baştaki zorbalar neyi telkin ederse onu körü körüne yapar. Böylece iktisadî bir takım başarılar sağlanır; yollar yapılır; kanallar açılır; ağaçlar dikilir, ırmakların yatağı derinleştirilir ve bunları yaparken halk sürüsünden milyonlarca insanın ölmesine ehemmiyet verilmez.

    Millet ise şuurludur. Neyi, ne için yaptığını bilir. Halk, arkasında makineli tüfekler işlediği için savaşta ileri yürür. Millet bir görev yaptığına inanarak ateşe atılır. Yaratılıştan cesur olmasa bile sırf haysiyet ve utanç duyguları yüzünden ölüme doğru gitmekten çekinmez.

    Resmî bildirilerde sık sık görülen "halklarımız arasındaki geleneksel dostluk" gibi tabirleri Türk dış işleri bakanları kaldırmalı, bunun yerine "milletlerimiz" kelimesini koymalıdır. Milletin bir pasaport meselesi olmadığı iyice kafalara sokulmalıdır.

    Türk milleti nedir, kimler Türk'tür diye sorulacak.

    Türk milleti, Türk kökünden gelenlerle Türk kökünden gelmiş olanlar kadar Türkleşmiş kimselerden meydana gelen topluluktur.

    Türkler, Polonya Türkleri gibi tektük istinaslarla evlerinde Türkçe konuşan, anadili Türkçe olan insanlardır.

    Şuuraltında veya duygularının gizli yönünde başka biri ırkın şuur ve özleyişini taşımayan kimselerdir.

    Türkçülere yedi, hatta yirmi kuşak ilerisine kadar soy kütüğü arayan kimseler diye iftira ediliyor. Tatbik kaabiliyeti ve araştırma imkânı olmayan bu safsatalar ancak moskofçuların ve başka düşmanların uydurmasından ibarettir. Her zaman verdiğimiz örnekleri yine tekrarlayalım: En büyük Türkler' den biri olan Yıldırım Bayazıd'ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıştır veya çıkarabilir? İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif' in babası Arnavut, ülküsü de Türkçülüğe aykırı olan ümmetçilik olduğu halde hangi Türkçü Mehmed Akif için Türk değildir demiştir?

    Mesele Yıldırım Bayazıd veya Mehmed Akif kadar Türk olabilmektedir. Bir millette millî ruh yükseklerde olduğu zaman onların arasına karışan yabancıların hiçbir tesiri olmaz. Millî ruh, herhangi bir yabancılığı eritir. Fakat millî ruh arıklayınca, yabancılara karşı hayranlık başlayınca her şey allak-bullak olur. Milliyet inkâr edilir. İnsanlıkla hiçbir ilgisi olmayan çıkarcılar insaniyetçi kesiliverir. Her türlü konfor ve rahat içinde yaşayan milyoner çocukları, bu konfor ve rahatın zerresini bile feda edemeyecek oldukları halde komünist olur. Komünizm uygulanırsa ne o yiyeceği, ne o evi, rahatı, parayı, arabayı bulamayacağını, işçi haline geleceğini düşünemeyecek kadar ahmaklaşır.

    Millet olmanın sonuçlarından biri de başka milletlere göre bir çok özellikleri olmak, onlardan ayrılmak, onlara benzememek, bazen onların zıddı olmaktır. Bu benzemeyiş ve ayrılış maddî ve manevî yönlerdedir. Milletlerin ses tonundan konuşma şekline, sevdiği ve sevmediği şeylere, davranışlarına kadar bir çok şeyi birbirinden ayrıdır. Sevinç ve şaşkınlığın ifadesi bile her millette başka başkadır. Sözün kısası milletler birbirine benzemez. Birinin ak dediğine öteki kara der.

    Milletler binlerce yılın geliştirip şekillendirdiği sosyal varlıklardır. Bunları ortadan kaldırarak insanları kardeş yapmak, birleştirmek, tek devlet haline getirmek, devletleri kaldırıp insanları devletsiz bir birlik yapmak Hasan-i Sabbâh müritlerine yakışır rüyalardır. Tabiatta bir yandan birleşme bir yandan bölünme olduğu gibi, sosyal hayatın kanunlarında da, hem birleşme, hem parçalanma aynen mevcuttur. İnsanlık tarihine kısa bir göz atış bu birleşme ve ayrılmaların düzinelerle örneğini verir.

    Şimdi, insanlığın son merhalesi olan şuurlu, inançlı ve istekli "millet" dururken onu kaldırıp yerine şuursuz, her kalıba girmeye elverişli, ham madde halindeki "halk" ı koymakta ne mânâ var?

    Bu sözlerimize karşı hemen ****** kalkanıyla karşımıza dikileceklerini, öyle ise "****** kurduğu partiye ne diye Halk Partisi dedi ? " diye soracaklarını biliyoruz.

    ******, Halk Partisi'ni kurarken komünistlerin sinsi maksatları henüz anlaşılmamıştı. Milletleri ortadan kaldırmak için halk kelimesini kullanacakları bilinmiyordu. ****** "halk" demekle edebî dildeki mânâyı kasdetmiş, milletin geri kalmış tabakalarını düşünmüştü. Partisiyle bunları kalkındırmayı amaç edinmişti.

    Sözün kısası: Biz çobandan bilgine kadar Türk milletiyiz. Türk milleti siyasi sınırlarla ölçüştürülmesine imkân olmayan, Adalar Denizi'nden ve Tuna' dan Altaylar' ın ötesine kadar uzanan geniş dünyada yaşayan yaratıcı millettir. Bu köklü millet, bir takım maskaraların tabirleri ve taktikleriyle dillerinin zorla değiştirilmesiyle ve bozulmasıyla, yurtlarından sürgün edilmekle bölünmez, yok olmaz.

    Sürülseler de, dilleri bozulup değiştirilse de günün birinde yeni bir Bozkurt doğup Türk ellerini kurt başlı sancak altında birleştirir, değişen lehçeleri tek bir edebî Türkçe haline sokar, Türk'ten boşaltılan Türk ülkelerini Türklerle doldurur. Yoksun budunu bay kılar, azlık milleti çokluk eder, geri kalmışı en ileri ve en üstün seviyeye ulaştırarak tarihin önüne geçilmez zaruretini gerçekleştirir.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


    TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Empty
    MesajKonu: Geri: TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ   TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeC.tesi Tem. 21, 2012 3:57 pm

    TÜRK AHLAKI

    Merhum Ziya Gökalp, Türklerin ahlakta birinci olduğunu söylerken, milli bir övünme duygusuna kapılmış değildi. Çok tarih okumuş, milli maziyi öğrenmiş ve düşmanlarımızın bizim hakkımızda söylediklerini belledikten sonra bu hükmü vermişti.

    Burada ahlakın hangi sebepler ve tesir edici şeyler altında meydana geldiğini inceleyecek değiliz. Yalnız şu kadar söyleyeceğiz ki, ahlakın meydana gelmesinde coğrafyanın tesiri yoktur. Bu sözümüzün en büyük delilili de, aynı coğrafya alanında yaşamış olan eski Romalılarla yeni İtalyanların ahlakça birbirinin hemen her alanda zıddı olmalarıdır.

    Ahlakın meydana gelmesinde en önemli sebep soydur. Bir toplumun ahlakı, soyunun karışması ile değişebilir.

    Türk ahlakı en eski çağlardan beri toplumcudur. Yani Türklerde toplumun menfaatı insanlarınkinden üstün tutulur. Bununla beraber kuvvetli şahsiyetler daima saygı görmüşler ve topluma faydalı olmuşlardır. Ferdiyete değer vermeyen Türk ahlakı, şahsiyete saygı göstermiştir.

    Milattan önceki yüzyıllarda Kunlar, çocuklarını, topluma faydalı olabilecek bir terbiye ile yetiştirirlerdi. Topluma faydası dokunamayacak kadar yaşlanmış olanlar ise intihar ederlerdi.

    Askeri ruh, hayatın her yerinde hakimdi. Savaşta ölmekten gurur duyarlar, yatakta ölmekten korkarlardı. Bu ihtimalle benizleri sararırdı. İslamiyetten önceki Türklerde İslamlığın cenneti gibi bir vaad yoktu. Böyle olduğu halde, şeref saydıkları için, savaşta ölmek isterlerdi.

    Bir milletin yükselmesi için birinci şart olan disiplinde eşleri yoktu. Meşhur Mete (=Motun), sadakatlarını denemek istediği askerlerine, sevgililerine ok atmayı emrettiği zaman, bu buyruğu hepsi yerine getirmişlerdi.

    Doğru sözlü idiler. Kunların baş düşmanı olan Çinliler bile onların çok doğru sözlü olduklarını, o kadar ki, verdikleri sözür yeter olduğunu yazarlar.

    Açık sözlü idiler. Dalkavukluğun ne olduğunu bilmezlerdi. Vicdani kanaatlarını hiç çekinmeden söylerlerdi. Hükümdarlar da bu sözleri hiç kızmadan dinlerler ve doğru bulurlarsa uygularlardı. Milattan önce II:Yüzyıl'da Kun yabgusu Türkleri Çin medeniyetine sokmak istediği zaman, başvezir buna şiddetle karşı koymuş ve sözlerini hükümdara kabul ettirmişti. Miladın VIII.Yüzyıl'ında Bilge Kağan, Buda dinini kabul etmek istediği zaman, meşhur Bilge Tonyukuk kabul etmemiş, deliller sayarak hükümdarı caydırmıştı. Yine VIII.Yüzyıl'da Bögü Kağan, Manihaizmi devlet dini olarak kabul etmek istediği zaman, tarkanlar, yani bakanlar, avam dini olarak gördükleri Manihaizmin kabulüne şiddetle karşı durmuşlardı. Her ne kadar Bögü Kağan tarkanları dinlemeyerek millete yeni dini kabul ettirmiş ise de, tarkanlar vicdani kanaatlarından dönmemişler, prensip sahibi olduklarını ispat etmişlerdi.

    Mohaç meydan savaşından sonra, savaş alanını gezen Kanuni Sultan Süleyman'ın bir sorusuna bir sancak beğinin verdiği cevap da doğruluk ve açık sözlülüğün güzel bir örneğidir.

    Türk beğleri dalkavukluğun ne olduğunu bilmedikleri,devşirmeler ise bunda pek usta oldukları için, II.Murad çağından sonra memleketin yüksek mevkilerine devşirmeler gelmeye başlamış ve milli ahlakın bozulmasına sebep olmuşlardır.

    Türkler, en eski çağlardan beri kımız, şarap ve rakı içerek sarhoş olurlar, fakat ciddiyetlerini, vakarlarını asla bozmazlardı. Ziya Paşa'nın XIX. Yüzyılda yazmış olduğu:

    Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde İşret, güher-i ademi temyize mihektir.

    Beytini sanki hepsi biliyordu. Değil sarhoş olup cıvımak, sendelemek bile ayıptı.

    Cengiz Han'ın oğlu Çağatay, bir gün, küçük kardeşi olup büyük kaanlık mevkiinde bulunan Ögedey ile birlikte çok içerek ciddiyete aykırı sayılabilecek bir harekette bulunmuş, ertesi gün Ögedey'e giderek bir gün önceki hareketinden dolayı kendisinin cezalandırılmasını istemişti.

    Aksak Temür'ün de günlerce süren toylarda boyuna şarap içtiği olur, fakat ne neşeye kapılır, ne kimsenin gönlünü kırar, ne de devlet işlerinde aksaklık yapacak bir buyruk verirdi. Türklerin cinsi ahlakları da yüksekti. Yuva, aile ve evdeş muhterem sayılırdı. Evli bir kadına taarruzun cezası idamdı. Kadın hürdü. Kocası uzak yolculuğa gitmiş olsa bile eve gelen yabancı erkeği konuklardı. Kendisine saygı gözü ile bakıldığı için bundan bir kötülük de doğmazdı. Anadolu Yörüklerinde ve Türkmenlerinde, Türkistan'ın göçebelerinde bu adet hala vardır.

    Eski Türklerin ahlak ve adetlerinin büyük bir kısmını aynen saklamış olan Türkistan Kazaklarının bazılarında şöyle bir adet vardır: Bir genç erkek evlenmek istediği kızın çadırına üç gece gizlice girer. Kızla birlikte yatarlar, kızın babası ve anası bunu sezseler bile ses çıkarmazlar. Üç gecede erkek, kendisiyle evlenmesi için kızı radı edebilirse dördüncü günü babasına giderek kızı ister. Kandıramazsa çekilir, gider. Fakat bu üç gecede en ufak bir uygunsuzluk olmaz. Erkek ve kız, birbirlerine karşı hiçbir kötü düşünce beslemez Bu da gösteriyor ki, Türkler hem ahlaklı, hem de iradeli bir millettir. Zaten bu ikisi, çok kere birlikte bulunur. Yaşayıp yükselmek, ahlaklı ve iradesi sağlam milletlerin hakkıdır.

    Biz bu Türk ahlakına tam olarak sahip bulunduğumuz zamanlarda yükseldik. Yabancıların ahlakını alarak bozulduğumuz zaman düşüp geriledik. Yükseldiğimiz zamanlar bu toprak, büyük milli davalar için kendilerini feda eden; yalan, iki yüzlülük bilmeyen, vicdanını satmayan insanlarla dolu idi. Niğbolu'da 60.000 Türk, birleşik Avrupa'yı yenerken; Yavuz, korkunç çölleri aşarken; Kanuni, boy ölçüşmek için Charles-Quint'in ordusunu ararken böyle yıkılmaz ruhlu bir topluma dayanıyordu.

    Ahlak, millet yapısının temelidir. O olmadan hiçbir şey olmaz.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
    AyMaRaLCaN
    Admin
    AyMaRaLCaN


    Üyelik tarihi : 11/06/08

    Mesaj Sayısı : 12267

    Rep Gücü : 29249

    Rep Puani : 235


    TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Empty
    MesajKonu: Geri: TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ   TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ Icon_minitimeC.tesi Tem. 21, 2012 3:57 pm

    TÜRK ÜLKÜSÜ

    Dünya bir çarpışma alanıdır. Yaratıcı kuvvet, dünyayı bir çarpışma düzeni içinde yaratmış, yaratılanlar çarpışma düzeni içinde yaşayıp bugüne erişmişlerdir.

    Bunun, neden, niçin böyle olduğu hakkındaki yüksek felsefi düşünceleri bir yana bırakıp gerçeği olduğu gibi kabul edersek, çarpışmaya hazır bulunmanın en hayati prensip olduğu sonucuna kendiliğinden varırız.

    İnsanlar arasındaki çarpışma, birleşip düzene girmiş topluluklar arasında oluyor. Bu topluluklara millet diyoruz. Milletler, binlerce yıldan beri var. Amansız boğuşmalarda bazıları ortadan kalkmış, bazıları sonradan kurulmuş, fakat milletler her zaman var olmuş, her zaman birbiriyle savaşmıştır.

    Savaşmak, yaşamak için gereklidir. Çünkü, milli çıkarların çatıştığı davaları bitirmek için, savaştan başka çare bulunamamıştır. Milletleri savaşa hazır bulunduran iki vasıta vardır. Biri maddidir, buna "teknik" diyoruz. Biri ruhidir, "ülkü" adını veriyoruz.

    Uzun tarih göstermiştir ki, eşit maddi kuvvetler arasındaki çarpışmayı ruhi yönden üstün olan kazanır. Ruhi kuvvet, teknik kuvveti yaratabilir. Ruhi kuvvetten yoksunluk ise, maddi güç ne kadar büyük olursa olsun bozgun demektir.

    Ruhi kuvvet nedir?

    Milli üstünlük inancı, büyümek isteği, yani milli ülküdür. Milli ülküler, toplulukların yaratıcı kuvvetidir. Bütün yaratıcı güçler gibi de, aykırılıkları yok etmek özelliğine maliktir. Türk yaratıcı gücü, yani Türk ülküsü, yüzyıllardan beri prensip haline gelmiş, uğrunda çarpışılmış, birkaç kere gerçekleşmiş bir düşüncedir. Ona hayal diyenler, hayal içinde gevşeyip tembelleşmiş olanlardır. Dedikleri gibi hayal olsaydı, hiç gerçekleşir miydi?

    Bununla beraber yirminci yüzyıl bir mucizeler zamanı olmuş, olmaz sanılanlar mümkün kılınmıştır. Bu bakımdan da Türk ülküsünün gerçekleşmesini ummak, insanlar için, haktır.Türk ülküsü, Türk büyüklüğü ve Türk kudreti isteği ve inancıdır. İnancın ne büyük ruhi amil olduğunu anlatmaya lüzum yok. İmanla, ümitsiz hastalar bile iyileşiyor

    Bir ülkünün çerçevesinde toplanmak ve onun için ölümü bile göze alarak savaşmak ne güzel şeydir! İnsanlar ancak ülkü ile hayvanlardan ayrılabiliyorlar. Milli bir ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır? Hayvan, ölümden ve ızdıraptan kaçar, kuvvetliden korkar.

    Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.

    Bir zamanlar, dinler, insanları hayvan olmaktan kurtarmak için çalıştı, onlara Tanrı'dan öğütler verdi. Bugünkü ülküler tamamıyla millidir. Dini inancı da içine almış olan milli ülkü, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren bu duygu ve düşüncedir.

    Bugünkü kaba maddecilik arasında, Türk ülküsü sararmış, biraz küllenmiş gibi görünüyor. Maddecilik hastalığı geçtiği zaman, o, yine parlayacaktır. Onun için Türk ülküsüne sarılmaya mecburuz. Bütün Doğu milletlerini yendiği halde, yalnız Türklerle başa çakamayan Batı'nın içine sinmiş düşmanlığı ve hıncı karşısında, bizim silahımız, Türk ülküsüdür

    Arab'ı, Acem'i, Hind'i, Çin'i yenilirken, tek başına Avrupa'ya dalan ve yüzyıllarca tek başına bütün Avrupa milletlerine karşı Tanrının adının savunan Asya arslanları, zaman zaman gaflet uykusuna dalmışlar, fakat sonra sıçrayıp şahlanmışlardır.

    Bu seferki dalgınlık biraz tehlikeli gibi görünüyor. Çünkü, içinde yabancıya hayranlık unsuru var. Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun, tek çare ve tek ilacı "Türk ülküsüdür".

    Bir şair:

    Bu toprak için,
    Bu bayrak için,
    Ölelim..
    Fakat bilelim.

    Diyor. Güzel bir düşünce. Türk ülküsünün yoluna girdiğimiz gün, bu şiiri biraz değiştirerek söyleyeceğiz:

    Bu toprak için,
    Bu bayrak için,
    Ölelim.
    Ne düşünelim, ne de bilelim!
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://ay-maral-can.yetkin-forum.com
     
    TÜRK HALKI DEĞİL TÜRK MİLLETİYİZ
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
     :: Genel Kültür-
    Buraya geçin: